Metro City'yi felsefeye meraklı sahibi anlatıyor

Gaziantepli Ökkeş Öztemir oğlu Gaziantep Ehl-i Cefa Mahallesi 12 no'da dünyaya gelen Necmettin Öztemir'in içi içine sığmıyor.

Bir yanında oğlu Murat, öte yanında Genel Müdürü İnşaat Yüksek Mühendisi Savcı Eker, henüz çalışmayan yürüyen merdivenlerden bir aşağı bir yukarı inip çıkıyor. 24 saatlik koşuşturmalar, toz duman, hepsi 1 Mayıs 2003 için. O gün sabah saatler 10.00'u gösterdiğinde Necmettin beyin 15 yıllık rüyası gerçekleşecek. 1. Levent'te 1988'de aldığı 32 dönümlük arsa üzerinde 6 yıldır yapımı süren ‘‘Metro City’’ konuklarını ağırlamaya başlayacak.

Gümüşsuyu Halı'nın yaratıcısı Necmettin Öztemir'le sizin kaçıncı görüşmeniz bilmem ama benimki ilk. İnanıyorum ki, 74 yaşındaki ‘‘muhafazakár delikanlı’’ sizi de çok şaşırtacak. Gün onun, söz onun, Türkiye'ye ‘‘gün ışığında’’ bereketli, neşeli, huzurlu alışverişler.

Bu çarşıya kayıt dışı ekonomi giremeyecek

- Türk halkının yeniliğe olan ilgi ve uyumundan cesaret alarak yola çıktığımız Metro City'le 15 senelik rüyam gerçekleştirmiş oldu. Çocukluğumdan beri hayallerden, fantezilerden fikir üretirim. Eskiden Philips'e ait olan 32 dönümlük bu arsayı 1988'de Muammer Ağın getirdi bana, o zaman ortak olduk. Bunca yıl dünyada yüzlerce alışveriş merkezi gezdim, sonunda 4 yerli, 4 Amerikalı ünlü proje mimarlık kuruluşuna maketler yaptırdık. Sonunda Doğan Tekeli (Türk)-Sami Sisa (Amerikan)- Belluschi (İtalyan) üçlüsü çatısından kolonlarına, renklerine kadar insanın üstüne çökmeyen, insanı esir almayan bu ferah ortamı yarattılar. İsim babalığını ben yaptım, ortağım Ağın ailesi de kabul etti. Fransızca eğitim yaptım, ama Amerika'nın pragmatik felsefesi beni daha çok ilgilendiriyor, William James meraklısıyım ben. Amerika'nın rasyonalist yapısından çok, değişken insan psikolojisini ele alan fayda nazariyesine yakınlık duyuyorum. Çünkü ona ayak uydurması gereken bir memleket haline gelmesini istiyorum ülkemin. Türkiye, ne zaman skolastik görüşlerden kendini sıyıracak, o zaman silkinip ayağa kalkacak. Katma değer hesabı yapmadan Türkiye'nin geleceğini tayin etmek bence mümkün değil. Bizim Metro City'nin temelinde de bu felsefe var; kazan-kazandır sistemiyle hareket ettik. TİSK Başkan Vekili olarak ilk icraatım kayıt dışı ekonomi için panel hazırlamak oldu, bu çarşıda kayıtlı ekonomiyi kesinlikle hakim kılacağız.

METRO CITY'NİN ÖZELLİKLERİ

Gün ışığında alışveriş

Alışveriş merkezinin üstü, gün ışığını geçiren, ama güneş ışığını geçirmeyen teflon kumaşla kaplı.

Çarşı katlarında 250 metrelik ana caddeler var, sağa sola sapıp kaybolmadan gidilecek yerler görülüyor.

İki kuleden öndeki ofislere ayrılmış, 23 kat ve 16 bin 500 metrekare. Konut olarak satılan arkadaki 28 katlı ve 46 bin 500 metrekare. Bu kulede ise 203 daire var. Buradaki daireler 120 ila 400 metrekare arasında değişiyor.

Her biri 16 bin metrekare olan otoparklar 2300 araç alıyor.

53 bin metrekare üzerinde yerleşen çarşıda 130 dükkan var, büyüklükleri 30-4200 metrekareye kadar değişiyor. En büyük mağazalar Migros, Çarşı ve Marks and Spencer.

Dükkanların metrekare kirası 25 dolardan başlıyor, bunun dışında firmalardan cirolarının yüzde 4 ila 12 arasında pay alınıyor.

32 yürüyen merdiven, 32 asansör var, 120 güvenlik elemanının yanı sıra otomatik 238 kamera ve her girişte X ray cihazları var.

En son sistem cihazlarla yüzde yüz temiz hava girişi sağlandığı için, binanın dışına çıkıp soluklanmaya gerek yok.

Yiyecek merkezlerinin dışında sigara içilmesi yasak.

8,5 şiddetindeki depreme dayanıklı.

İyimser adam hayal kurar

Hem yetim, hem öksüz büyüdüm. 30 günlükken anam öldü, 12 yaşında da babasız kaldım. Rahmetli babam ümmi olmasına rağmen fevkalade aydınlık bir adamdı. Türk mensucatına o kadar önem vermiş ki, 1932'de Bayer, Hoest gibi birçok şirketinin Doğu Anadolu temsilciğini almış, Türkiye

İş Bankası'nın da 2 numaralı müşterisi. İşte o aydınlık adam beni İstanbul'a St. Joseph gibi yabancı bir okula yatılı gönderdi.

Bazen yollar tıkanır, beklemediğiniz bir anda önünüze bir ışık çıkar. İşte o ışığı beklemek de bir güçtür, bana o gücü kazandırdı St. Joseph. Felsefe hocam demişti ki ‘‘İnsanın kendine güveni, dünyanın iyiye gideceğine olan güveniyle başlar.’’ Bunun için iyimserlik, bana göre hayal kurmanın temel taşıdır.

Babamın ‘‘al-sat’’ ile kazandığı serveti kaybetmesinden sonra, daha sağlam yöntemin ‘‘üret-sat’’ olduğuna inandım.
Yazarın Tüm Yazıları