Meclis rozetiyle dişini karıştıran milletvekili

Yıllardan sonra çıkardığı yeni albümü ‘Hayata Dair’le olay yaratan Zülfü Livaneli, Yener Süsoy’a verdiği röportajda siyasete neden girdiğini ve neden çıktığını bütün içtenliğiyle anlattı.

Livaneli’ye göre demokrasimiz, ‘bütün yaşamları ezme ve ezilme üzerine kurulu, dar ufuklu insanların’ elinde...

Niçin girdin siyasete, niçin çıktın siyasetten, görevden kaçmak denmez mi buna?

- Belki bazılarına inandırıcı gelmeyecek ama, politika benim hiç sevmediğim bir yaşam tarzı. Sorumluluk duygusu ve beni destekleyen kitleden gelen baskılar, bu alanda görev yapmaya itti. Şimdi içim çok rahat, hiç kimse beni görevden kaçmış olmakla suçlayamaz. Kişisel iradeyle ülkenin tarihsel gidişini değiştirmek mümkün değil. Bunu ancak Mustafa Kemal Paşa çapında dahiler yapabilir, bizler yapamayız. Siyasete girince dehşetle gördüm ki, çoğu aşırı bencil, aşırı benmerkezci, ufukları çok dar. Yeniden seçilmek ya da başta kalmak dışında hiçbir boyutları yok. Bütün yaşamları delege, kongre, meclis, seçme, seçilme, ezme, ezilme üzerine kurulu. TBMM, Atatürk’ün Milli Kurtuluş Savaşı vermiş meclisi. Oraya seçilip gelmiş birinin, Meclis lokantasında yemek yedikten sonra yakasındaki milletvekili rozetini çıkarıp iğnesiyle dişini karıştırmasını yakıştıramadım bu ülkenin parlamentosuna. Demokrasi, bizde eğitimsiz, kaba, kirli bırakılmış kesimin gelişmiş insanlardan intikam alışı haline geldi.

SEZER’İN ANAYASA FIRLATTIĞI YALAN

Cumhurbaşkanı Sezer, Yargıtay Onursal 1. Başkanvekili Mustafa Sabri Livanelioğlu’na ‘Ağabey’ der. Baba dostu Zülfü’yü Çankaya’ya davet edip, onunla amca-yeğen gibi sohbet ettiği çok olur. Hakim çocuğu Zülfü bu görüşmelerde Sezer amcasıyla neler konuştuklarını kimselere anlatmaz.

- Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer, çok sıcakkanlı, gayet hoş, çok dolu bir insandır. Sağlığı da gayet iyi, ayakta çok durduğunda bazen belinde problem olabiliyor. Parkinson hastalığına yakalandığı, ellerinin titrediği kesinlikle yalan. Şunu hiç aklımızdan çıkarmayalım, Cumhurbaşkanı Sezer Türkiye’nin çok büyük şansıdır. Cumhurbaşkanımız, ülkenin bütün meselelerinin farkında, olayları çok dikkatle izliyor. MGK’da Özkan’a Anayasa fırlattığı haberi de yalan, bu olayı ben çok iyi biliyorum. Sayın Cumhurbaşkanı buna rağmen çıkıp gerçeği söylemedi, neden biliyor musun, MGK toplantılarını açıklamak yasak diye. Kuralsızlıktan batmış bir ülkede, bu kadar kural göze batıyor. Sayın Sezer, Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne Atatürk dönemindeki mehabetini (ululuğunu) iade etmeyi kendine görev edindi. Çok titiz bir insan, hakim olmasının da bunda büyük etkisi var. Ailesinde 8 hukukçu olan bir hakim çocuğu olarak onu çok iyi anlayabiliyorum. Hakim, karar vermek noktasında olduğu için taraflarla görüşemez. Anadolu’da görev yapan hakim ve savcılar, oranın insanlarıyla yakınlık kuramaz. Çünkü yarın bir gün iki taraf için de karar vermek zorunda kalabilir. Tarafsız kalmak için adaletin gözündeki bağı hep muhafaza etmek isterler.

ELIA KAZAN’A GÖRE İYİ BİR FİLMİN SIRRI

- Elia Kazan’la birkaç yıl üst üste Ege’de Mavi Yolculuk yaptık. Geceleri ıssız koylarda birlikte güverteye uzanır, yıldızları seyrederek sohbet ederdik. Daha doğrusu ben sorardım, o anlatırdı. Bana Marilyn Monroe’yla yaşadığı büyük aşk dahil, birçok yakası açılmadık gizli anılarını anlattı. Bir akşam kendisine ‘Üstat, bir filmin ritmi nasıl olmalıdır. Hollywood filmlerinin ritim sırrı nedir?’ diye sordum. Verdiği cevap ‘Bir filmin ritmi sevişme gibi olmalıdır. Bazen hızlanan, bazen yavaşlayan ama, hiç durmayan bir ritim’ Oldu. Doğrusu, biraz hayal kırıklığına uğramıştım. Büyük bir ustadan, büyük sinema teorileri beklerken basit bir cevap almıştım. Daha sonraları düşününce, büyük sanatçıların hepsinin teorilerden değil, hayattaki gözlemlerinden hareket ettikleri sonucuna vardım.
Yazarın Tüm Yazıları