Latife Hanım'ın öyküsünü Sıfırcı Baha'dan dinleyin

22 Temmuz 1919'da İzmir'in bir karartma gecesinde Damlacık'ta mütevazı bir evde dünyaya gelen Türk eğitim ordusunun 85'lik neferi Bahattin Tatış, hálá ilk günkü gibi canlı, diri ve heyecanlı.

Çanakkale gazisi Nuri Çavuş'la Ülfet Hanım'ın oğullarının bütün dünyası, 1950'de Talim Terbiye Kurulu Başkanı Halit Ziya beyin ‘‘Milli bir görev’’ olarak kurdurduğu İzmir Özel Türk Koleji. 1951'de Latife Hanım'ın Mor Salkımlı Köşkü'nde ilk yerli malı özel koleji 157 öğrenci, 17 öğretmenle açan Tatış'ın bugün 4 bini aşkın öğrencisi, 500'e yakın öğretmeni var.

Uşakizade Köşkü'nü 1975'te bütünüyle kendi mülkü yapan Tatışlar, binayı restore ettirdikten sonra 15 Haziran 2001'de halkın ziyaretine sunmuş. Şu anda tarihi Uşakizade Köşkü'nün tarihi başodasındayız; burası Gazi Paşa'yla Latife Hanım'ın nikahlarının kıyıldığı oda. Köşkün dört bir yanına onların kokusu sinmiş, işte yan yana yemek yedikleri masa, işte baş başa dinlendikleri deri koltuklar ve işte bir çift nadide kahve fincanı. Buram buram Atatürk kokan bu köşkte, Mustafa Kemal idealleriyle, Mustafa Kemal sevgisiyle yetişmiş idealist bir cumhuriyet öğretmenini dinliyoruz.

Atatürk’ü son nefesime kadar seveceğim

- Latife Hanımın adını o güne kadar çok duymuştum ama, yüzünü hiç görmemiştim. Ziraat Bankası Müdürü Kemal San ailenin umumi vekiliydi. Onun teklifi, Işık Lisesi Müdürü olan arkadaşım Sacit'in tavassutuyla Latife Hanım'dan randevu aldım. Bir gün önceden İstanbul'a gidip üniformalı şoförlü bir Mercedes araba kiraladım. Tam randevu saatinde Latife Hanım'ın Ayaspaşa'daki köşkünde oldum. Şoförüm kapıyı açarken Latife Hanım'ın beni tül perdenin arkasından izlediğini gördüm. Zili bir kere çaldım, kısa bir süre sonra kapıyı kendisi açtı. Latife Hanım benden 20 yaş büyüktü ama, hálá çok zarif bir hanımefendiydi. Bizi salona buyur etti, koltuğa oturduktan sonra hatırımı sordu. Hem çok güzel konuşuyordu, hem de ikna kabiliyeti çok yüksekti. Yurtdışında Batı tahsili yaptığı çok belliydi, konuşmalar ilerledikçe kendisini kolayca kabul ettirdiğine şahit oldum. Oturduğumuz salonun duvarlarında ve sehpaların üstünde Atatürk resimleri vardı. Fotoğraflara hayranlıkla baktığımı görünce ‘‘Atatürk'le aramızda en küçük bir kırgınlık, anlaşmazlık yoktu, politik saiklerle mecburen ayrıldık. Benim büyük Atatürk'e karşı duyduğum ebedi sevgi ve saygı eskisinden daha ziyade olarak devam etmektedir, son nefesime kadar da böyle olacaktır’’ dedi. Latife Hanım daha sonra Ticanilerden bahis açıp bu yobazların Atatürk'ün büst ve heykellerine yaptığı saldırıları hazmedemediğini söyledi.

Derken mevzu benim ilk özel Türk kolejini açmam, bunun için de kendisinin adını taşıyan tarihi köşke olan talebim konusuna geldi. Kendisine bütün teferruatıyla Atatürk'ün Türkiye'sine laik, demokrat, bilgili, kültürlü, dünyaya açık Türk çocuklarını nasıl yetiştireceğimi anlattım. Sözümü henüz bitirmiştim ki; ‘‘Baha bey, İzmir Özel Türk Koleji'nize ısındım, benim için para mevzubahis değil, köşkü kullanabilirsiniz. Burası Atatürk çocuklarının okuyacağı bir yer olsun, inanıyorum ki, onun ruhu da böylelikle şad olacak’’ dedi. Üç saatten fazla süren görüşmeden sonra vekili Kemal Bey'le konuşup hiç pazarlık yapmadan yıllığı 12 bin 500 liraya köşkü kiraladım. Latife Hanım vefatına kadar okulun bütün durumunu günü gününe takip etti, ben de kendisini birkaç kez bayram tebrikine gittim ama, onun okulu ziyareti kısmet olmadı.

Mor Salkımlı Köşk'ün öyküsü

- Mor Salkımlı Köşk'ün öyküsü, İzmirli ünlü işadamı Sadık Bey'in serin bir semtte şanına uygun bir köşk için yer aramasıyla başlar. Bunun için aynı anda kesilen etler değişik semtlere yerleştirilir, en son bozulan etin bulunduğu yer, en serin yer demek olacaktır. Sadık Bey, sonunda Göztepe'yi seçip 1860 yazında Mithatpaşa Caddesi'ne 82 basamak uzaklıkta olan 3 katlı beyaz köşkü yaptırır. Sadık Bey'in tek oğlu olan Muammer Bey, İzmir'e ilk otomobili, ilk körfez vapurunu ve havagazını getiren kişidir. 1909 yılında İzmir Belediye Başkanı olan Muammer Bey, canı gibi sevdiği kızı Latife'yi Fransa'ya gönderip Sorbonne'da siyaset bilimi okutur. Latife Hanım iyi de piyano çalar, ayrıca 4 yabancı dil konuşur.

Latife Hanım, Sakarya Zaferi'nden sonra Mustafa Kemal'in ordusuyla İzmir'e girişini görmek için dadısıyla birlikte yurda dönerek babaannesinin yaşadığı köşke yerleşir. 10 Eylül 1922 günü Gazi, İzmir'e girerken onu karşılayanlar arasında boynundaki kolyesinde Mustafa Kemal'in fotoğrafını taşıyan Latife Hanım da vardır.

13 Eylül 1922'deki İzmir yangını Latife Hanım'la Gazi'nin yollarını kesiştirir. O sırada Mustafa Kemal ve arkadaşları, İstanbul'a yürüyen ordunun hazırlıklarını Kordon'da yapmaktadır. Yangın nedeniyle Başkomutanlık Karargáhı için bir yer aranır ve sonunda Uşakizade Köşkü seçilir. 14 Eylül 1922 günü Mustafa Kemal, köşkün kapısından içeri girerken Latife Hanım elini öpmek ister, ama Gazi kabul etmez. Ve Latife Hanım o zafer günleri içinde Mustafa Kemal'den evlenme teklifi alır:

‘‘Bir sabah Gazi paşa ‘Latif, bugün odamı siz tanzim eder misiniz?'dedi. Odaya girdiğimde her şey tertemiz ve tertipliydi, yalnız yatağın üstüne gelişigüzel bırakılmış çerçeve içinde güzel bir resmini buldum. Hiç bir düşüncem, merakım olmadan duvara astım. Yine bir gün köşkün balkonunda akşam yemeği yerken; ‘Latif, o gün odamı toplarken dikkatinizi çeken bir şey oldu mu?' diye sordular. Cevap veremedim. ‘Lütfen o resmi getirir misiniz' dedi, getirdim, güldüler. ‘Lütfen arkasını açar mısınız' dediler, açtım. Çok nazik ve lirik bir ifadeyle bana ithaf ettikleri iltifatları görünce heyecanlandım. Aynı gece bana izdivaç teklif ettiler.’’

29 Ocak 1923'de sade bir törenle köşkün başodasında tarihi nikah gerçekleştirilir. Odada İzmir Müftüsü Rahmettulah Efendi, Mareşal Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, İzmir Valisi Abdülhalik Bey ve Salih Bey vardır. Atatürk toplam 91 gün kaldığı bu köşke 27 Temmuz 1924'te geldiğinde Cumhurbaşkanı'dır. Evlilik 2 yıl 5 ay 5 gün sonra 5 Ağustos 1925'te son bulunca Latife Hanım Mor Salkımlı Köşk'ünden ayrılıp İstanbul Ayaspaşa'daki köşküne yerleşir.

Doğan Güreş öğrencimdi

- İkinci askerliğimi 1944-46 arasında Kuleli Askeri Lisesi'nde matematik öğretmeni olarak yaptım. Kuleli o zaman da çok disiplinli bir okuldu, 5 bin öğrencisi vardı. Üç öğrencim orgeneralliğe kadar yükseldi, biri eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, biri ‘‘Kıbrıs Fatihi’’ dediğim Kaya Yazgan, öteki de Muhittin Fırat. Her üçünün de geleceğin parlak kurmay subaylarından olacağı o günden belliydi, çok çalışkan ve zekiydiler. Hayatta olanlar İzmir'e her geldiklerinde mutlaka ziyaretime gelip elimi öper. İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince de bizden mezundurlar.

Kıt not iyidir

- Öğrencilerimin bana ‘‘Sıfırcı Baha’’ dediklerini çok sonra öğrendim. Notum biraz kıttı ama, kopya çekmek hariç hiç sıfır vermezdim, çok adaletliydim. En yüksek notum 8 olurdu, çok ender 10 verirdim. Mesela İzmir Ticaret Lisesi'nde hocayken benden 10 alan tek kişi Musevi bir çocuktu. Hatta rahmetli eşim bana ‘‘Yahu Türk çocuklarına cimrilik ediyorsun, bu çocuğa 10 veriyorsun’’ diye takılırdı. Ben başarıda milliyet aramam, çocuğun zekası da, bilgi derecesi de çok yüksekti.
Yazarın Tüm Yazıları