Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydıner, arkadaşımız Yener Süsoy'a terörün ortadan kaldırılmasındaki en önemli payın halk desteği olduğunu söyledi. Aydıner, ‘‘Bölücü örgütün en güçlü olduğu dönemde bile yöre insanı, en büyük desteği bize verdi. Örgüt, silahlı propaganda düzeyinde kaldı’’ dedi.
Bütün vatandaşlarımız rahat uyusun, bölücü terör örgütü bütün gayretlerine rağmen hedeflerine ulaşamadı, ulaşamayacak. En güçlü olduğu dönemde ‘‘Halk ayaklanmasını başlattım, bağımsız devletimizi kuruyoruz’’ dediğinde bile o yöredeki insanımızın güvenlik güçlerine verdiği destekle o sözler sadece silahlı propaganda seviyesinde kaldı. Köy korucuları dediklerimiz, ‘‘Devletimi, milletimi böldürmem, bayrağımı indirtmem’’ diyen o yörenin insanlardır. Yener Bey, o halk desteği olmasaydı, biz nasıl başarılı olurduk? Ne zaman ki entelijans servisler pis işleri için bu adamları kullanmayacak, devletler de milli menfaat adı altında bu örgütlerine himayekár tavır almayacak, ancak o zaman terör belası biter.
Karakoldan ürkmeye paydos
- Polis teşkilatında artık hizmeti vatandaşın ayağına götürme dönemi başlıyor. Belirlediğimiz birçok işi polis memurlarımız vatandaşın evine, işyerine gidip bizzat yapacak, karakola çağırıp yapmayacak. Eğer gidip bulamazlarsa bir not bırakın ki, vatandaş ürkmeden karakola gelsin. Aslında ürkecek ne var; demek ki bizim emniyet teşkilatı olarak düzeltmemiz gereken bir hatamız var. Bunu kaldırmanın önemli yolu onu doğru bilgilendirmedir, adamı niçin çağırdığımı söylersem bana da öteki resmi dairelere gider gibi gelecektir.
Ayaküstü konuşmam
- Gazetecileri çok
seviyorum ama, ben ayaküstü cak cak konuşan bir adam değilim, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne geldiğimde içerden dışarı biraz fazla
bilgi sızdığını gördüm; emniyet, kevgir gibi bir teşkilat olamaz. Biz 200 bin kişilik silahlı bir gücüz, esas temayüz ettiğimiz nokta disiplindir.
Uyuşturucu tacirleri zengin çocuk peşinde
- Uyuşturucu kullanana ceza vermeyen Batı ülkeleri, uyuşturucu ticaretine zemin hazırlıyor. Turizmini yaratmış adamlar, hafta sonları insanlar turlarla oralara gidiyor, alması da serbest, kullanması da. Ondan sonra çıkıp bana diyor ki, aman güzergáhta sen yakala. Kardeşim ben yakalıyorum, çok ciddi mücadele ediyorum ama, sen rantı yüksek bir yerde uyuşturucu pazarını hazır tutuyorsun. Bizde öyle eroin, uyuşturucu üretimi filan yok, haşhaş izinle ve sadece ilaç sanayii için çiziliyor. Bir nesil göz göre göre gidiyor, medya da uyuşturucu haplarının adını vererek reklamı yapmış oluyor. O hapların hepsi uyuşturucu niteliklidir, bir süre sonra hafıza kayıplarına yol açıp insanı tüketiyor. Biz okullarımıza sivil ekipler gönderip hepsini kontrol altında tutuyoruz. Uyuşturucu tacirleri özellikle zengin çocuklarının okuduğu okullarda pazar oluşturmaya çalışıyor, ama büyük boyutta değil. Mesela satılan bir hap insana 24 saat enerji veriyor, atlatıyor, zıplatıyor ama, ertesi gün külçe yapıyor. Bunun bir küçücük parçası 75 milyon lira, onun için zengin çocukları hedefleniyor, kendi içinde ayakçılık yaptırılıyor. Böyle okulların çevresinde aralıksız görev yapan elemanlarımız var, aileler de evlatlarına dikkat etmeli.
Avrupalı dostlarımız içinde teröriste mayın veren var
- Hem jeopolitik konumumuz, hem yakın uzak komşularımızın Türkiye'deki hedefleri itibariyle terör örgütleri babında maşallahımız var. Türkiye, komşuları itibariyle teröre destek verenlerin çoğunlukta olduğu bir konumda ne yazık ki. Komşularımızdan halkı Müslüman olanlara bakın; bir tek demokratik, laik, sosyal hukuk devleti biziz. Ötekilerin hepsi ne kisveyle olursa olsun bir çeşit diktatörlük. Böyle olunca ayakta kalabilmek için Türkiye'deki rejime terör yoluyla devamlı köstekler göndereceksiniz. Ayrıca anayasasına ‘‘genosid’’ diye Türk düşmanlığını koyan, ilkokuldan itibaren Türk düşmanlığını işleyen komşularımız da var. Bunların yanı sıra Türkiye'de siyasi ve iktisadi istikrarsızlık yaratmayı asırlardır kendilerine ana politika edinmiş, insan hakları şampiyonu Avrupalı dostlarımız da var. Bunların destekleri, mesela mayın ve silah konularında o kadar aşikardı ki, yeri geldiğinde hepsini büyükelçilerinin yüzlerine vurdum. Onlara ‘‘Sizde bakkalda mı satılıyor bunlar?’’ dedim; ‘‘Devletten devlete ve son kullanıcı olarak satılması gereken malzemeler ne geziyor bunların elinde’’ dedim. Sayın Süsoy, Kara Ses denen adamın her türlü belgesi hazır; onu soyut birkaç lafla iadeden kaçınmak nasıl bir standarttır!.. Ya Fehriye Erdal'ın verilmemesine ne diyeceksiniz? O zaman herhalde bunların arkasında önemli politikalar yatıyor diyorsunuz. Amerika'nın 11 Eylül'den sonraki terör listesinde neden KADEK yok? Bütün yöneticileri, işaretleri, sembolleri, kuruluş yeri, hatları PKK ile aynı, o halde?.. Üstelik bunların da örgütsel faaliyeti dünya kadar var; Mardin'de, Silopi'deki suikastlar ortada, o halde bu nasıl standart?..
Polisi ev sahibi yapacağım
- Polisin gerçekten çok önemli sıkıntıları var, mesleğinin riski, çalışma süreleri. Vicdanı olan bunu kabul eder, 12'den 12'ye kadar nerede çalıştırırsınız insanı; 12 saat çalıştırıyorsun, 12 saat dinlendiriyorsun. Özellikle polis memuru emeklilerimiz çok mağdur durumda. 900 milyon lira maaşı olan insan emekli olunca bir anda 453 milyona düşüyor. Bizimkilerin durumu ötekilerden farklı, ben kanun gereği polis memurunu 52 yaşında emekli etmek zorundayım. Bu adamın çocuğu hálá onun bakımına muhtaç, belki okuyor, güle güle dediğin anda sıkıntıya düşüyor, evi yoksa tam perişan. Sandığımız şu anda çok güzel çalışmalar içinde, belediyelerin vereceği arsalarda evler yaptırıp emekli olduklarında başlarını sokacakları bir ev sahibi olacaklar.