Göreve geldiğimde camia darmadağındı

Oğuz Çetin'e Beykoz Konakları'ndaki ‘‘İmparator’’ unvanına yakışan tripleks villasında, sokak dedikoduları dahil merak ettiğiniz her şeyi sordum. Yere bakıp yürek yakıp yakmadığından saman altın su yürütüp yürütmediğine; Fener'e teknik direktör olmakla boyundan büyük işlere kalkışıp kalkışmadığından Ali Şen'le neden arasının açık olduğuna; Sakaryalılar Grubu'ndan Tanju Çolak'la yaşadığı 10 numara çatışmasına; teknik direktörlükte neden başarısız olduğundan Rüştü ve Sergen'e; Fatih Terim'den Mustafa Denizli'ye; Şenol Güneş'ten Ersun Yenal'a kadar her şeyi... Bugüne kadar yıllarca hiçbir konuda ağzını açmayan, sır küpü Oğuz, ilk kez konuştu ve pir konuştu. Hem de sevgili eşi Melike ile dünya şirini kızı Buğçe ve dünya yakışıklısı oğlu Bartu'nun huzurlarında. Saatlerce onun sakin ve beyefendi anlatımını dinledikten sonra, Oğuz'un bu dünyaya sinirleri tek tek ayıklanarak gönderildiğine bir kere daha inandım. Şimdi biz sesimizi keselim, suskun ‘‘İmparator’’ konuşsun.Beşiktaş maçını alıp bütünlük sağlayacaktık- Hayır Yener ağabey, teknik direktörlüğü kabul ederek boyumdan büyük bir işe kalkışmış olmadım. Futbol çok ilginç, 2,5 yıl bu hedef için bulunuyorsunuz, tam görevi size sunacakları gün ‘‘Hayır, benim için erken’’ deme şansınız yok. Zaten benim kendi bilgi birikimim, hedeflerim konusunda bir sorunum yok. Kimileri bu büyük camianın başına gelecek hocanın daha farklı yerlerde birtakım çalışmalar yapıp kendini göstermiş olmasını ideal olarak görebilir ama, ben yine de ‘‘erken’’ sözünü kabul etmiyorum. Görevi aldığım gün, en büyük risk, camiamız içinde bütünlüğün olmayışıydı. Ayrıca basının bize bakışı geçmiş yıllardan farklıydı, futbolcu kadrosu da yıpranmıştı. Mustafa hocanın geldiği sene ise Fenerbahçe yönetimiyle, teknik heyetiyle, camiasıyla, taraftarıyla, basınıyla, federasyonuyla bir bütündü. Bir teknik direktör için gerçekten çok büyük bir şanstı. Böyle bir karmaşanın içinde bu işe soyunmam benim handikabımdı. Dış etkenlerin olumsuzluğuna rağmen ben futbolcu arkadaşlarıma güveniyordum, yapacağımız transferlerle de bir bütünlük sağlarım diye düşündüm. Bu bütünlüğün kısa zamanda camiaya yansıması olacağını düşünüyordum. Bunu sağlayabileceğimiz tek yer saha başarılarıydı. Hedeflerimiz şampiyonluk ve şampiyonlar ligiydi, bunun için çok da iyi bir hazırlık dönemi geçirmiştik. Beşiktaş maçının düdüğü çalınana kadar her şey dört dörtlüktü. Bu maçı alıp, hem takım olarak kendimize olan güvenimizi arttıracaktık, hem de camianın bize olan güvenini pekiştirerek bütünlüğü sağlayacaktık. O kadar iyi hazırlanmamıza rağmen Beşiktaş maçında Fatih'in çok lüzumsuz bir şekilde oyunun başında kırmızı kart görmesi, bunun sonucunda maçın gidişatının değişmesi ve kendi sahamızdan yenik çıkmamız, benim yapacağım hamleleri geriye attı. Gaziantep ve Malatya maçlarını başarılı bir şekilde geçtikten sonra yeni hamlelerim için kilit olan Galatasaray maçına geldik. Bu maça yine çok güzel hazırlandık ama, özellikle ilk yarıda ortaya koyduğumuz futbol anlayışı açısından yine hayal kırıklığına uğradım. Maçın daha ilk dakikasından itibaren bütün çalışmalarımızın aksi bir tutum içinde oldu oyuncularım. Bunun da sorumlusu elbette benim. Neden Denizli Hoca ile birlikte istifa etmedim?- Neden Mustafa Denizli ile birlikte istifa edeyim ki!.. Hocamızın adı ortada yokken ben Fenerbahçe'yle yardımcı antrenör olarak anlaşma yaptım. Yani ben Mustafa hocanın ekibi olarak kulüpte onun yardımcılığını yapmadım. Yardımcı antrenörlük için gerekli olan A lisansım vardı. O zaman bizim yönetim ve camia olarak hedefimiz içimizden birini yetiştirip ona zamanı gelince bu yetkiyi vermekti. Bunun için Mustafa hocanın ayrılması tamamen kendisini bağlayan bir olay. Kaldı ki ben Mustafa hocanın Milli Takım'daki oyuncusuydum, Fenerbahçe'de de benden hiçbir rahatsız duymadı. Mustafa Denizli, kariyeri belli bir kişi, geldiği ilk yıl takımı şampiyon yaptı. Fenerbahçe'de futbol oynadığım 8 yıl içinde ben hep ayakta kaldım Yener ağabey. Bunun yegane sebebi yaşantımın sadece futbol ve evim arasında olmasıydı. Bütün konsantrasyonum futbol olduğu için Fenerbahçe'nin başarısız olduğu sezonlarda bile ben ayakta kaldım. Hem futbolcu yeteneklerimle, hem de çalışmam ve davranışlarımla. O dönemde adım çok konuşulup yıpratılmaya çalışıldı ama, ben hep alnım açık, dimdik ayaktaydım. Aslında bu Fenerbahçe'de çok doğal; başarısızlıklar gelmeye başlayınca hemen takımın önde gelen oyuncularına yönelik yıpratmalar başlıyor. Bunlar benim için hiç önemli değildi, çünkü ben kendimi biliyordum, sonuçta topumu oynuyordum. Beni ben yapan özelliklerden biri de, kendi işimi yaparım, doğrudan ayrılmam ve tavrımı koyarım.Ali Şen olayının perde arkası- Metin Aşık'ın başkan olduğu dönemde Ali Şen, beni bir dünya karması maçına göndermek istedi. Bazı özel işlerim ortaya çıkınca arzusunu yerine getiremedim, galiba benim yerime Rıza'yı gönderdi. Bundan dolayı bana karşı bir kızgınlığı var, 1995'te başkan olduğunda bana karşı tavır koyduğu gelişinden belliydi. Ben bugüne kadar hiçbir gün, hiçbir kimse için doğru olan şeyin dışında bir davranışta bulunmadım, benim aleyhime gelişeceğini bilsem bile. Ben takım kaptanı olarak doğru olanları yaptım, benim doğrularım futbolun doğrularıdır. Belki bunlar da kendisinin hoşuna gitmemiş olabilir. Benim adım Oğuz Çetin, 19 yıl futbol oynadım, 3 yıllık da antrenörlük geçmişim var. Toplum içinde benim yerim belli, o kişi de kendi hayatıyla ortada.Kimsenin beni sabote ettiğini sanmıyorumGalatasaray maçını kaybettikten sonra bile bizim onları yakalama şansımız yine vardı, önemli olan bizim ortaya koyacağımız futbol anlayışıydı. Arkasından Elazığ, Altay ve Adana maçları var, özellikle Elazığ maçı gibi bir maçı ben futbol hayatım boyunca yaşamadım. Ben o maçta yönümü çizdim, bizim hedefimiz artık önümüzdeki senenin yapılanması olmalıydı. O yüzden 5 arkadaşımıza gelecek yıl kendileriyle çalışmayı düşünmediğimi belirterek kadro dışı bıraktım. Onları kadro dışı bırakmamın sebepleri; yaşları, futbola bakışları ve yetenekleriydi. Hayır, kimsenin beni sabote ettiğine inanmam, böyle bir şey de söyleyemem de. Altay ve Adana maçları da çok kötü geçince kendi adıma çözüm üretmem çok zorlaştı. Bütün bunlar kesinlikle benim hatalarım sonucunda olmuştur, ben dört dörtlük yapmadım. Ama şunu iddia ederim ki, kondisyon, teknik ve taktik açılardan bir takımın yapacağı bütün çalışmaları dört dörtlük yaptık. Transferlerini istediğim Beschastnykh ve Rebrov ve Kemal benim istediğim çizgide performansı sahada ortaya koyamadılar. YARIN: FENERE HANGİ HOCALAR YARARLI OLUR
Yazarın Tüm Yazıları