Can Bartu futboldaki yıldızlığı kadar ciddiyeti ve güler yüzlü olmayışlığı ile de ünlüdür. Doğduğu 31 Ocak 1936'dan bugüne kadar değil bademciklerini, dişlerinin ucunu bile göstermemiştir.
Bizim 68 kuşağının ‘‘Baron’’u Can Bartu sözünü esirgemez, gediğine koymayacağı taşı cebinde taşımaz. Fenerbahçe'ye 1948'de profesyonel basketbolcü olarak adım atan Bartu'nun 1967'de futbolculuğa geçtiği bilinir. Sarı-lacivertli forma altında 1970'e kadar 326 maçta oynayıp 162 gol attığı, 26 kez Milli olduğu, Avrupa Kupası'nda oynayan ilk Türk futbolcusu olduğu da. Hangi takım taraftarı olursanız olun Can Bartu'ya kulak kesilin, çünkü o asla bir fanatik değildir. O bir tarihtir, coğrafyadır, purodur, matematiktir, mantıktır, gurmedir, felsefedir, espresso'dur. Sinyor Baron Can Bartu, bizim Sinan'ın çektiği fotoğraflardan göreceksin ki, gülmek sana pek çok yakışıyor, tıpkı HÜRRİYET gibi.
Lorant ya kötü niyetli ya bu işi bilmiyor
Werner Lorant bir skandalın adı, 6-0'lık GS galibiyeti de bu görüşümü değiştirmedi. Bence onun yerine Lucescu alınmalıydı. Lorant bunca zamandır onlarca hazırlık, lig maçları yaptı, yüzlerce antrenman yaptırdı, hala kimin nerede oynayacağı belli değil. Bunca zamandır takımı oturtamadı, hala oyuncu deniyor. Bu adam ya futbolcuların kalitesinden anlamıyor, ya kötü niyetli, ya da bu işi bilmiyor. Bence bu şıkların üçü de doğru. Ben bir futbolcuyu üç kere seyredeyim ne kalitede olduğunu anlıyorum. Bu adam bu kadar zamandır görmüyor, torbadan çekip adam oynatıyor. Oyuncusu antrenörünü sevecek, ona inanacak, ona baba gibi davranacak. Fenerbahçe düzgün bir takım kursa stat kapılarını sabahları 10.00'da açar. Başkanın çok iyi işleri, yatırımları var ama, antrenör ve oyuncu seçimleri yanlış, üstelik büyük paralar verildiği halde. Benim zamanımda Fenerbahçe'nin aylık masrafı 40 bin liraydı.
Fatih TERİM İtalya’ya adapte olamadı
Fatih Terim ne de öteki futbolcular gitmeden önce bana fikir danıştı. Fatih bana gelseydi gördüklerimi, yaşadıklarımı anlatıp kendisine yardımcı olmaya çalışırdım. Bence Fatih fikir olarak İtalya'ya adapte olamadı, orayı da Galatasaray'ı gibi yöneteceğini zannetti. Orası farklı bir yer, mesela futbolcu alımı satımı, otellerin ayarlanması. Bunların yanı sıra orada primleri federasyon tayin eder. Klüp başkanı ekstra prim vermeye kalkarsa bu dopinge girer. Kümeyi düşürür, -20'yle başlatır, hadi çıkabilirsen çık. Sen sıfırlayana kadar herifler seni 40 puan geçer. Benim tanıdığım Fatih bilgili, işini seven, oyunculara takip eden ve çalışkan biri. Futbolculuğu da çok düzgün, çok başarılıydı takım kaptanı olarak. Acaba çok havalanmış olarak mı gitti oraya bilemiyorum. Başına gelenlere üzüldüm, GS'ya dönmesi bence yanlış değil. Ama oyuncu seçimlerinde yanlış yaptı gibime geliyor. Fatih Terim oynamıyor, futbolcu oynuyor, futbolcu iyi oynarsa antrenörü de yücelir. Mesela şu anda Galatasaray'ın orta sahası üretemiyor, ürettiğini zannediyor.
Beyaz topun sırrı neydi?
Romanya Milli maçı için Ankara 19 Mayıs Stadı ışıklandırıldı, hepimiz ilk kez gece maçına çıkacağız. Sahaya çıktık, ilk defa beyaz top görüyoruz. İsfendiyar sağdan bir orta yaptı, ben soliç mevkiinden gelip topa bir vurdum, o anda ayağım kırıldı zannettim. Çat çat diye peş peşe iki ses çıktı, top da gitti direğe vurdu. Bu çıtırtı sesi nereden geldi, direk de kırılmadı. Durumda bir acayiplik var, topu elime aldım elastikiyeti yok. Halftaymda topu daha yakından tetkik edeyim dedim, ulan bizim bildiğimiz topu otomobil boyasıyla beyaza boyamışlar. Top kabuk bağlamış, vurdukça çıt çıt diye ses çıkarıyor. Ayrıca sırımlı olduğu için yıpranmasın diye içyağıyla bol bol da yağlamışlar, 350 gramlık top olmuş 10 kilo. Devre arasında boyası dökülen topu tabancayla tekrar beyaza boyandı, o maçı öyle oynadık. O zaman pingpong topunun Türkiye'ye girmesi yasak. Türkiye sporda kalkınmıyor diye ağlaşıyorduk. Allah'tan Özal geldi de sahalar yapıldı, o olmasaydı hepimiz yanmıştık.
Toprak sahaya çim serpilirdi
Ankara 19 Mayıs Stadı'nd,a 1958 yılında Galatarasaray'la oynuyoruz. Bir baktık o toprak saha halı gibi yemyeşil olmuş. Üstelik bizden evvel İstanbulspor maç oynamış yine de çimlerde hiçbir bozukluk yok. Ulan dedik helal olsun, ilk defa bir çim sahada oynayacağız, havalara uçtuk. Sahaya bir çıktık ki ne görelim, toprağın üstüne dağlardan, bayırlardan kestikleri çimleri serpmişler. Hemen çimleri toplatıp öbekler yaptırdım, biz yine toprak sahaya çıkıp aslanlar gibi oynadık.