Yüksek eğitimin ülke çapında yaygınlaşması amacıyla Açık Öğretim Fakültesi Projesi’ni başarıyla hayata geçiren, günümüzde de Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığını başarıyla sürdüren Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, Bülent Eecvit’le olan yakınlığını Yener Süsoy’a anlattı.
Bülent Ecevit’in bunca yıl yakınındasınız, sizi çok da sever. Buna rağmen hiç mi sizi veliahdı olarak görmedi?
- Bülent Bey, son kurultayda partiyi Zeki’ye devretmeden iki hafta önce beni Oran’daki yeni evine davet etti. Atladım gittim, kapıda Rahşan Hanım’la birlikte karşıladı. Yerlerimize oturur oturmaz, Bülent Bey "Ben ve Rahşan parti yönetiminden ayrılıyoruz. DSP’yi size teslim etmek istiyoruz" dedi. Hiç beklemediğim, aklımın kıyısından geçmeyen bir şeydi, çok şaşırdım. "Teşekkür ederim, lütfettiniz ama, teklifinize hazırlıksız yakalandım. Partide bunca siyasi tecrübeli arkadaşımız varken niçin ben" dedim. "Biz sizi uygun görüyoruz, ayrıca birçok partili arkadaşımız da bizimle aynı görüşte" dedi. Baktım ki kesin kararlılar, "Azınlıkta bir belediye başkanıyım. Ayrılırsam Eskişehir’i AKP’ye teslim etmiş olurum" dedim. Ecevit ısrarlı "Eskişehir kayba uğrar ama, bu Türkiye meselesi" dedi. "İzin verirseniz, Eskişehir’e dönüp eşimle konuşayım" deyip ayrıldım.
Ne dedi, 41 yıllık eşiniz sevgili Seyhan Hanımefendi?
- Çok zor karar verilecek bir hadise, Yenerciğim. Bülent Bey’le görüşmemizden bir hafta sonra tramvayların teslimat töreni için Innsbruck’a gittim. Otelde Rahşan Hanım aradı. "Kurultaya karar verdik, Bülent Bey sizi genel başkan olarak anons edecek" dedi. "Bülent Bey’e evvelden veliahdının kim olacağını soruyorlardı. O da ’Parti içinde o kadar çok insan var ki, veliaht göstermeme gerek yok’ diyordu. Acaba sayın genel başkan bu sözüne ters düşmüş olmaz mı" dedim. Rahşan Hanım "Evvelki gün İstanbul kongresi yapıldı, eğer Bülent bir aday göstermezse çok aday çıkacak ve partide parçalanma olacak" dedi. Viyana’ya geçtim. Viyana’dayken bu sefer Bülent Bey telefon etti. Türkiye’ye döndükten sonra kararımı vereceğimi söyledim. Geldim ve kendisini arayıp beni bağışlamasını rica ettim. Ben hep siyaset yerine, daha yararlı olduğuma inandığım akademisyenliği tercih ettim.
Özal kaçak çanak anteni destekledi
RTÜK başkanıyken Özallar’ın çanak antenleriyle de hayli uğraştınız.
- Ben RTÜK başkanıyken Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal, Tunca Toskay’la birlikte Magic Box şirketini kurmuştu. Londra’dan Türkiye’ye yönelik kaçak yayın yapıyorlardı. Anayasa özel sektöre televizyon ve radyo kurma yetkisi vermemişti. Magic Box’ın yayınlarını izlemek için her yerde çanak antenler kuruluyordu. Özal hükümeti çanak anten politikasını arkadan arkaya destekliyor, belediyeleri teşvik ediyordu. Kurul üyesi Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer ve Prof. Dr. İsmet Giritli hocalarımın desteğiyle bu kanunsuzluğa karşı savaş açtım. Savcılığa suç duyurusunda bulundum, çanak anten kullananların hepsini mahkemeye verdim. Savcılar sıkıştı, bir tarafta Turgut Özal, bir tarafta ANAP hükümeti.
Çanak antenlerle uğraştığım için Özal çok bozuluyor olmalıydı bana. Bir gün telefon geldi; "Ben Turgut Özal, nasılsın Büyükerşen? Sen bizim Ahmet’in çanak antenleriyle kanuna aykırı diyerek epey uğraştın. Bu yüzden senin de dahil olduğun rektör atamalarını 25 gündür imzalamıyordum. Ama, sonunda aklım hislerimi yendi, şimdi imzaladım. Gözlerinden öperim, senden daha nice hizmetler bekliyorum" dedi.