Aşiret mensubu olduğundan mı, ağabeyliğinden mi, göz yapısından mı, yoksa ciddi görünmek istediğinden mi nedir, Mustafa Erdoğan'ın yüzü hep asık görünür.
Bu Mustafa ‘‘Dansın Sultanları-Anadolu Ateşi’’nın yaratıcısı, yöneticisi Mustafa Erdoğan. Aslında onun karakteri de Yılmaz ya Deniz'inkinden farklı değildir ama, Mustafa ilk görüşmede karşısındakine çok sıcak görünmez. Oysa güldü mü, yüzünde güller açar, ikinci dubleden sonra ağzından bal damlar. Çocukluğundan beri kendisine yaşam biçimi olarak seçtiği halk dansları, onu evrensel ölçeğe itti ama o hálá kapalı bir kutudur. Kardeşi Yılmaz Erdoğan'ın Demirciköy'de Sanatçılar Sitesi'ndeki tripleks villasında kendi başına yaşar. Her sabah ‘‘Gurzo’’ adlı safkan Kangalıyla bir saat koşar, aletli jimnastik çalışır, tavuklarını, bıldırcınlarını besler, 17 yumurtasının üstünde kuluçkada olan hindisinin hatırını sorar.
Gelin hep birlikte çat kapı gidip Mustafa Erdoğan'nın kapısına dikilelim. Türkülerle doğan, türkülerle yaşayan bu genç adam kimdir, nedir, ne yer, ne içer öğrenelim. Hatta bağlamasını eline alıp ‘‘Allı Turnam’’ı söylesin bize, haydi bakalım. Yalnız şimdiden bilesiniz ki; 1- Bahçedeki yüzme havuzunda su yoktur; 2- Horozu köpeğinden daha saldırgandır; 3- Alt katta kilerdeki yağ, peynir ve etler Hakkari'den gelmiştir, 4- Brüksel lahanası ve brokoliden söz ederseniz kızar, 5- Sigarayı filtresini koparıp içer.
Birlikte yaşama kültürü daha olgun ve bilimsel
- Geleneksel Stalinist çizginin iflasıyla birlikte sosyalizmin çöktüğü gibi bir temel varsayım doğru değil. Sosyalizmin insani değerlerinin hiç bir tanesinin iflas ettiği düşüncesine katılmıyorum. Onun eşitlikçi yönünün bütün Batı demokrasisine şekil verdiğinin farkındayım. Bizim bugünkü demokrasi anlayışımız içersine de mutlaka sosyalist ögelerin konulması inancındayım. Bu katı bir Leninizm ya da Stalinizm demek değildir, bu ülkenin kendi yaratacağı sosyalizan modeller olabilir. Birlikte yaşama kültürünün daha olgun, daha bilimsel temellere oturduğunu hissediyor olmak çok güzel. Eskiden bir siyasi çizgi kendi pozisyonunu diğerinin iflası üzerine tarif ederdi. Genelde solda böyle bir görüş hákim olduğu için ben de böyleydim. Dans ekibimizin içinde MHP'li olanlar da var, daha da güzel bir renk oluyor ve birbirimizi daha iyi anlıyoruz. Bizi buluşturan tek nokta çok sağlam yurtseverlik ve işimizi çok sevmek.
Bir Dansçının geliri 1,5 milyar
Şu anda dans grubumuzda 136 arkadaşımız var. Hepsinin 300 milyon lira sabit maaşları var, ayrıca oyun başına prim alırlar. İyi aylarda bir dansçımızın geliri 1,5 milyar lira civarında olur. 1,5 saat boyunca dans ediyorlar, 2 kiloya yakın sıvı kaybediyorlar, yeryüzünün en ağır işlerinden birini yapıyorlar. Dünyadaki en ağır işlerden biri madencilikse, ikincisi dansçılıktır. Bu para emeklerinin karşılığı ama, yine de haklarını tam anlamıyla verdiğimizi düşünmüyorum. Ayrıca ben patron değilim, onlar gibi çalışanlardan biriyim. Yaratıcı olmam nedeniyle onlardan farklı bir pozisyonum var, yoksa kader birliğinde aynı noktadayız.
İstanbul’u ilk kez 24 yaşında gördüm
Türkülere doğmuş, türkülerle büyümüş her Hakkarili gibi Erdoğan'lar da. Hakkari'den İstanbul nice görünür, bilir miyiz?
- Halk danslarıyla Hakkari'de ilkokul öğrencisiyken ilgilenmeye başladım. Hacettepe Felsefe'de okurken müzikoloji bünyesindeki halk dansları çalışmalarına katılarak diğer yöreleri de öğrendim. Sonradan Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi'ne geçince bu işi daha kapsamlı yapmaya başladım. Bu arada halk ezgileri derlemeleri yaptım, yeni melodi arayışlarına giriştim. Hakkari melodilerini ilk derleyen kişi benim, hepsi Hacettepe Müzikoloji arşivinde benim ismimle kayıtlı. Notaya alınmasından çoksesli hale getirilmesine kadar. Batıda ilk kez Hakkari danslarını bu ölçekte sergileyen kişi de benim. Beni ateşleyen Yılmaz'ın tiyatro serüveni oldu. İlk kez 24 yaşımda gördüğüm İstanbul'da tanıdığım tek adam kardeşim Yılmaz'dı. Sonunda bu ülke tarihinin gerçekleştirdiği en büyük projeye inandım ve arkadaşlarımla el ele gerçekleştirdim.
Bizim aşirette tarlada kadın çalıştıran ayıplanır
Adil Erdoğan oğlu Mustafa, Yılmaz ve Deniz'in kökleri nerelere kadar uzanıyor, bir bilseniz.
- Biz Hakkari'nin Pinyanişi aşiretindeniz. Aşiretin şimdiki reisi Adil amcamız bizim ailenin büyüğüdür. Pinyanişi'nin iki kolu vardır Hakkari'de, biri Çukurca, öteki Yüksekova kolu. Yüksekova kolu Zeydan'lar, Çukurca kolu Macit Firuzbeyoğlu tarafıdır. Bizim kökenimiz Çukurca'dan geliyor, biz Hakkari'nin okumuş ailesiyiz, bizde okumayan yok. Annemin babası Sait Atay, Hakkari'nin 12 sene belediye başkanlığını yaptı. Pinyanişiler, PKK'ya karşı en büyük korucusu olan aşirettir. Kardeşler olarak hepimiz aşiret içinde büyüdüğümüz için kurallarını çok iyi biliriz. Aşiret aslında Türkiye'de en yanlış bilinen kavramlardan biridir. Bizim o bölgedeki aşiret kan bağına dayanır, herkes aşiret reisinin akrabasıdır bir şekilde. Toprağa bağlı marabalıktan öte bir bağ vardır. Bizde bir erkek kadınını tarlada çalıştırırsa o toplum içersinde yadırganır. Aşiretimizde kadın değerlidir ve karar mekanizmasına girer, aşiret yöneten kadınlar vardır. Bizim aşiret içi kurallarda dayanışmacı ruh, insan sevgisi, nezaket vardır. Ben feodal değerlerin bu gibi ürünlerinin aşiret kültürüyle birlikte yaşatılmasından memnunum. Mesela Hakkarililerin en sık kullandığı Kürtçe kelime ‘‘Ez hulame teme’’dir, ‘‘Hizmetkarınım’’ demektir. Bunu büyük bir adam küçük bir adama da söyler, bir ağa yanında çalışan birine de. Aşiret kültürü, folklorik değerlerin yaşatılması anlamında da sağlam bir yapıdır. Kent kültürüne dönüşmüş, bir çıkar şebekesine dönüşenlere aşiret dememek lazım.