Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, arkadaşımız Yener Süsoy’a en çok kızdığı şeyin çocukların dövülmesi olduğunu söyledi. Çubukçu, çocuklarını döven anne babalarla her yerde kavga ettiğini belirtti.
Malatya olayından sonra ananızdan emdiğiniz sütler burnunuzdan gelmiş olmalı. Bundan genç bir siyasetçi olarak ne ders çıkardığınız?
- Ben uzun yıllar çocuk haklarıyla uğraşmış, çocuk mahkemelerinde çalışmış bir ceza avukatıyım. Benim sokakta çocuğunu döven annelerle, babalarla kavga ettiğim çok olmuştur. Bir gün Beşiktaş’ta yürüyorum, kadının biri çocuğunun kafasını vitrin camına vurarak susturmaya çalışıyor. Durup kadınla kavga ettim, kadın sana ne diye bağırıyor, dinlemedim, çocuğu kurtardım. Bir gün de oğlumun okulunun bahçesinde bir çocuğun babası tarafından öldüresiye dövülmesine şahit oldum. Çocuk yerde yatıyor, adam küfürler ederek onu tekmeliyor. Bütün erkek idareciler dahi müdahale edemezken ben çocuğun üstüne kapandım. Adam alkolikmiş, çocuğun velayetinin babasından alınması için hemen başvuruda bulundum. Biz toplumun dezavantajlı gruplarıyla sürekli ilişki içinde olan bir partiyiz. Biz böyle bir olaydan sonra yurda, yuvaya gidip de kucağına çocuk alan siyasetçiler değiliz. Siyasette çok fazla dostunuz olduğunu zannediyorsunuz ama, gerçek hiç de öyle değil. Son olaylardan sonra anladım ki, siyasette dar geçitler ve oralardan geçmek şart. Bakanlığımın ilk 4 ayını geçtim, hem dost düşman gördü, hem de benim için iyi bir tecrübe oldu.
Aileye dönüş projeniz, bir anlamda ‘Al parayı, çocuğuna kendin bak’ demek olmuyor mu?
- Kurum bakımındaki çocukların yüzde 90’ın ailesi var. 3 çocuğu da kurum bakımında olan aileler sayarım size. Şu anda yuvalarımızda toplam 19 bin çocuk var, personel sayımız ise 9 bin civarında. Kağıt üzerinde, 4 çocuğa bir personel düşüyor. Bakanlığa geldikten sonra aileye dönüş projesini başlattım, ayni ve nakdi yardımla. Hedefimiz bu yıl sonunda 550 çocuğu ailelerine kavuşturmaktı, bu rakam şu anda 1320’ye ulaştı. Nakdi yardım 158 milyon civarında, ayni yardım da bir o kadar. Bu rakamı en kısa zamanda daha da yükselteceğiz. Çocukları ailelerine döndüler diye bırakmıyoruz, sosyal hizmet uzmanlarımız bir yıl çocukları izliyor. Bu, al parayı, çocuğuna kendin bak politikası değil.
AB’DEN EN KÜÇÜK UYARI BİLE ALMADIK
Personel ve fiziki şartlardaki eksiklikler, bu olaylar için sizce bir bahane olabilir mi?
- İdarecilerimizin en büyük şikayeti personel ve fiziki şartların yetersizliği, reel durum da böyle. Ama bu, başarısızlığın tek gerekçesi olamaz. Görevlinin yerinde olmamasının eğitimle, personel yetersizliğiyle ne alakası var? Personelimizin geniş bir kesimi çok büyük bir fedakárlıkla meşakkat içinde çalışıyor. Aslında dünyanın hiçbir yerinde çoktandır bu tür hizmetler merkezi idare tarafından verilmiyor. Onun yerine koruyucu aileye, evlat edinmeye, gönüllü aileye ağırlık veriliyor. İngiltere’de 200 bin görevli çalışıyor bu işlerde. Bizim de konuyla ilgili derneklerle ilişkimiz var, birçok sivil toplum örgütüyle sayısız protokoller imzaladım. Avrupa Birliği son olarak Romanya’daki bütün yetimhanelerin kapatılmasını istedi. Çünkü buraların hiçbir şekilde düzenlemeyeceğine kanaat getirilmiş. Türkiye’ye bu konuda en küçük bir uyarıya bile maruz kalmadı.
Tayyip Bey istediği için siyasetteyim
Tayyip Erdoğan’ın liderliğine güvenerek siyaset yapan biriyim. Zaten siyasete Tayyip Bey olduğu için girdim, onun kimliği benim için çok önemli. Son derece adil ve objektif bir insan, bunlar benim için çok önemli. Sayın Başbakan’ın son olayda bana sahip çıkması, benim için onur ve gurur oldu. Bu meselelerde daha güçlü, daha yürekli çalışmam ve mutlaka başarılı olmam lazım şeklinde bir kamçı etkisi yarattı. Emine Erdoğan Hanımefendi, benim son derece saygı duyduğum, çok sevdiğim bir insandır. Emine Hanımefendi temsil ettiği sıfatı son derece iyi taşıyan birisi.