Türk sinemasının 58 yıllık sanatçısı Eşref Kolçak, anılarını Yener Süsoy'a anlattı. Kolçak, Türk tiyatro ve sinemasının efsanesi Cahide Sonku'nun son dönemlerinde yaşadığı bir olayı hiç unutamıyor.
- Cahide Sonku gerçek bir hanımefendiydi, çok güzel bir kadındı. Sanata ve sanatçıya karşı müthiş bir sevgisi, saygısı vardı. En küçük bir burun büyüklüğü yoktu, kim olursa olsun insanları ayırmazdı. Beni sinemada ilk tanıtan, iftihar duyduğum filmim onun oğlunu oynadığım ‘‘Fedakar Ana’’dır. Bu film Türkiye'de çekilen en uzun filmdir, tam 3 bin 300 metre çekildi, yaklaşık 2,5 saat yani. O zamana kadar figüranlıktan aldığım para 2 liraydı, 1947'de Cahide Sonku kendi yapımı olan Fedakar Ana'da bana 4 günlük çalışma için 100 lira verdi. Benim için çok büyük acıdır ki, o büyük insanın son günlerini gördüm. Bana hayatımın en büyük parasını veren insanı yıllar sonra düşkün halde görmek beni yıktı. Bir akşam Pera Palas'ın yanındaki yokuşta olan evime giderken arkamdan ‘‘Eşref bey, Eşref bey’’ diye bir ses duydum. Dönünce hemen tanıdım, elinin öpüp ne emrettiğini sordum. ‘‘Kusura bakmayın, çok özür dilerim, acaba bana 10 lira verebilir misiniz?’’ dedi. Vallahi o anda cebimde 10 liradan başka tek kuruş yoktu, hiç tereddüt etmeden, onu utandırmadan elini öperek takdim ettim. Onun karşısında duyduğum ezikliği, acıyı hiç unutamam.
Ayhan Işık’la beraber tiyatro tekelini kırdık
- İlk filmim 1945'te figüran olarak oynadığım ‘‘Gençlik Günahı’’dır. Rol alarak oynadığım ilk filmim ise 1947'de rahmetli Cahide Sonku'nun oğlunu canlandırdığım ‘‘Fedakar Ana’’dır. Başrol oynadığım ilk filim ise 1951-52 sezonunda çevirdiğim ‘‘Affet Beni Allahım.’’ O sezon rahmetli Ayhan Işık da ilk filmi ‘‘Kanun Namına’’yı çevirdi. Rahmetli Ayhan ve ben bu filmleri çevirmeden evvel Türk filmleri küçümsenirdi. O zamana kadar Türk sineması tiyatronun tekelindeydi. Kameraman hariç, oyuncusundan rejisörüne kadar hepsi tiyatro kökenliydi. Tiyatronun Yeşilçam üzerindeki tekelini Ayhan'la beraber kırdık. Sinemaya geçinceye kadar Beyoğlu'nda günde en az 3 filme giderdim. Bugün tam aksanıyla iyi İngilizce konuşabiliyorsam, bunu o günlere borçluyum. İpek ile Melek sinemaları yan yanaydı, aynı filmin Türkçe dublajlısı İpek'te, orijinali ise Melek'te oynardı. Her çarşamba Melek'te gala yapılırdı, yalnız abonman bileti olanlar girebilirdi.