Çağlayangil, pijamayla kapıyı açtı ve ‘Oldu mu bu iş’ dedi
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Işık Biren Paşa çok zariftir, çok kibardır, çok şıktır, çok güler yüzlüdür, çok dosttur, çok komiktir, çok ciddidir, çok salon adamıdır, çok sempatiktir, çok yabancı dil bilir, çok gurmedir, ille velakin çok sır küpüdür.
41 yılını verdiği Deniz Kuvvetleri'nde gördüklerini, yaşadıklarını, duyduklarını en yakın dost meclisinde bile anlatmaz. Babası denizci albay olmasına rağmen annesinden gizli bahriyeli olduğunu anlatmaktan bile çekinir. 1 Ekim 1933 İstanbul doğumlu ‘‘Baba Işık’’ bir aylıkken Cumhuriyetimizin 10. yılı kutlanır. Hamidiye'nin okul gemisi olarak önüne demirlediği Deniz Lisesi'ne girdiği 1947'de Missouri İstanbul'a gelmiştir. 1952'de subay çıktıktan sonra 1955'te muhabere subayı olarak atandığı Giresun gemisinde başlar 41 yıllık bahriye serüvenine. Bu yıllar içinde branş subaylığından filo komutanlıklarına, NATO Akdeniz Müttefik Filo Komutanlığı'ndan Milli Savunma Bakanlığı Deniz Müsteşarlığı'na, Ege Bölgesi Sıkıyönetim Komutanlığı'ndan Kıbrıs Barış Harekatı Kurmay Başkanlığı'na ve Milli Güvenlik Konseyi Genel Koordinatörlüğü'ne kadar. Emekliye ayrıldıktan bugüne dek hálá koşuşturur Işık Paşa. Türk-Yunan sorunları heyeti başkanlığından Türk Amerikan Konseyi'ne, Net ve Alarko Holding yönetim kurulu üyeliklerine kadar. Baba Işık'ı Bağdat Caddesi'ndeki çifte korumalı evinde eşi Ülker, kızı Hülya'yla birlikte tam bir çapraz ateşe aldık. ‘‘Deniz Kurdu’’ sonunda insafa gelip ilk kez ağzını açtı. Bir fıkrayla çıkalım anılar yolculuğuna; Karadenizliye sormuşlar, ‘‘Bahriyeli olmak istiyorsun ama, yüzme bilir misin?’’ diye. ‘‘Ben yüzme bilmiyorum ama, koca bahriyenin gemisi yok mu yahu?’’ diye cevap vermiş.
Efendim galiba siz de bizim karavanadan yiyeceksiniz
Işık Paşa'nın sözde kulağı deliktir derler ama, Üsküdar'ı geçtikten sonra atı alandan haberi olmuş.
- 12 Eylül'ün olacağından 11 Eylül günü saat tam 17.00'de haberim oldu. O tarihte ben tümamiral rütbesiyle Milli Savunma Bakanlığı Deniz Müşteşarı'ydım. Odamda otururken müsteşar rahmetli Orgeneral Celal Bulutlar'ın beni çağırdığını söylediler. Odasından içeri girer girmez ‘‘Hayırlısı olsun, çok önemli bir göreve geliyorsun’’ dedi. Hemen kıta geldi aklıma, o günlerde harp veya mayın filoları komutanlığına tayinimi bekliyorum. ‘‘Bu gece idareye el konuluyor, sana 60 kişilik liste vereceğim, bunlar bakanlıkların yeniden organizasyonunda görev alacak. Kendilerine bir şey açıklamadan hemen Genelkurmay'a intikallerini sağla’’ emrini verdi. Açıkça söyleyeyim, o anda sevinemedim, ruhen demokrasi yanlısı bir insanım ama, öte yanda da millet birbirini vuruyor, Türkiye kilitlenmiş durumda. Cuntacı yanım hiç yok, bana verilen görevleri en iyi şekilde yerine getirmeye çalıştım. Genelkurmay'a gittiğimde Haydar Saltık Paşa geldi ve Milli Güvenlik Konseyi Genel Koordinatörü olarak göreve başlamam emredildi. Bu arada cumhurbaşkanlığına vekalet eden İhsan Sabri Çağlayangil'e tebligatı benim yapmam istendi. Hava, kara ve jandarmadan birer arkadaş alarak sabahın 05.00'inde damadıyla oturduğu evine gittim. Kapıyı pijamalarıyla açtı, karşısında üniformalı subayları görünce ilk sözü ‘‘Oldu mu bu iş?’’ oldu. Sonra meraklı gözlerle ‘‘Beni nereye götüreceksiniz?’’ dedi. Ben de evinde kalacağını, kendisine koruma verilip ihtiyaçlarının karşılanacağını söyledim. O anda İhsan Sabri bey, ‘‘Bana her gün Köşk'ten yemek geliyordu, o ne olacak?’’ dedi. Ben de hafif tebessüm ederek ‘‘Beyefendi bugünden itibaren herhalde siz de bizim karavanadan yiyeceksiniz’’ dedim.
AB’ye girme sürecimiz NATO’ya uyum çabamızı hatırlatıyor
AB'ye girmek Türkiye için çok yararlı ama, daima ulusal çıkarlarını daima ön planda tutacaksın. NATO'ya girdiğimiz ilk yıllarda muhabere subayı olduğum Giresun gemisindeki 350 kişiden 200'ü okuma yazma bilmiyordu. İki sene içinde 4 kuraya hem okuma yazma öğrettim, hem de vücut bakımından günlük hayata kadar çağdaş yaşam bilgilerini. Gemiler Amerikan malı olduğu için tuvaletlerin hepsi alafrangaydı, en büyük sorunlardan biri buydu. Ama şimdi ülke olarak geldiğimiz noktaya bakın, yıllar sonra ben NATO kuvvetlerinin komutanı oldum. 50 yıl önce lisan bilmediğimiz için elimize telefon almaya korkuyorduk, ama gün geldi ben Akdeniz NATO kuvvetinin komutanı oldum. AB'ye girme yolundaki çalışmalar bana geçen yarım asırda NATO'ya adapte olma çabalarımızı hatırlatıyor.