Atatürk nasıl sevilmez kardeşim

Türkiye Cumhuriyeti'nin 44. Tarım ve Köyişleri Bakanı Prof. Dr. Sami Güçlü, Konya Seydişehir'in Kuyulusebil Köyü'nden.

Saf kan bir yörük çocuğu olan Güçlü'nün ataları, Oğuzlar'ın Bayındır Boyu'ndanmış. Kuyulusebil dediğin, Konya'nın kuzeyi ile Tuz Gölü'nün batısı koordinatlarında akarsuyu ve dikili ağacı olmayan tam bir bozkır köyü. Beşik kertmesi eşi Emine Hanım da aynı köyden. Kızları Nezahat (mimar) ile Feyza (öğretmen), oğulları Mehmet (iktisatçı) ile Hasan (sosyolog) ise birer büyük şehir çocuğu. Sayın Bakan'la güne Dikmen Vadisi'ndeki evinde Kuyulusebil usulü taşbörekli, subörekli, yumurtalı, domatesli, ballı, reçelli kahvaltıyla başladık. Öğleden sonra Bakanlar Kurulu toplantısı için bir ara verdik; akşamüstü Sheraton Oteli'nin 20. katında yeniden buluştuk. Otelin sempatik Araştırma ve Geliştirme Müdürü sevgili Suat Oral'ın organizasyonu yine mükemmeldi. Bir de tavla bulabilseydi, Beşiktaşlı Sayın Bakan'ın bu konudaki iddiasının boyutunu da öğrenecektik. Neyse, biz gelelim kibar, sessiz, güler yüzlü, romantik bakan Sami Güçlü ile yaptığımız sohbete.

Türban aslında gelişme ve modernleşme belirtisi

Türban: İnce kumaştan yapılmış, başı sıkıca kavrayan bir tür baş örtüsü.

- Türban aslında muhafazakár kesimin modernleşmesidir, bu sözümün altını çizin lütfen. Türban ideolojik olarak görülüyor ama, bu aslında modernleşmedir, inanın. Kırsal kesimden şehre gelen hanımlarımız toplum hayatına entegre olurken sahip oldukları değerlerden vazgeçmek istemedikleri için kendilerini böyle ifade ediyor. Türban aslında bir gelişme, değişme ve modernleşme belirtisidir. Bu gerginliği kırmanın bence en önemli yolu, muhafazakár kesimin ön şartların oluştuğu alanlarda düşüncesini daha sık ve daha açık ifade etmesidir. İslami olanlar dahil bütün radikal kesimlerin Türkiye'de bundan böyle kuvvetli bir zemin oluşturabileceğine inanmıyorum. Zaten hiçbiri toplumsal talep olarak da destek bulamayacak.

Kırsal kesimde dini hayat daha esnektir, bizim evimizde de dini baskı yoktu. Kadın geleneksel olarak başını örter. Oruç tutma oranı çok yüksektir ama, namaz konusu esnektir. Bugün Türkiye'de hemen her ailenin içinde moderni de var, muhafazakárı, liberali de. Benim kızlarım da böyle, gerektiğinde dışarıda başlarını örtüyorlar ama, işlerinde başları açık. Ben inançlı bir Müslümanım, ferdi sorumluluklarımı yerine getiriyorum ve bunu aile fertlerimle belli ölçüde paylaşıyorum. Elbette çağdaş bir insanım, zaten modernleşme, gelişme kaçınılmazdır. Nakşibendi olup olmadığımı da sordunuz, ben bugüne kadar İslam kültürü içinde yer alan bu gibi eğitim ekollerinin hiç birine mensup değilim, bir bağım da olmadı.

Kuran kursları çalışmasının hükümetimizle ilgisi yok

- AKP'nin lider kadrosunun kimseye belli bir yaşam tarzını empoze etmek gibi ne bir niyeti var, de de böyle bir temsilcisi. Türkiye genelinde yapmak önemli değil, yapıyormuş gibi görünmek kafi oldu. Ahlaklı olmak şart değil, ahlaklıymış gibi görün, bence bütün sorun burada. Türkiye'de insanlar işlerini iyi yapmıyor ama, güzel konuşuyor. Gelelim Kuran kurslarıyla ilgili sorunuza, haklısınız, böyle hassasiyetlerin çok olduğu bir dönemde böyle bir konunun zamanı değildi. Bunun hükümetimizle bir ilgisi yok, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yaptığı bir çalışma birdenbire ortaya çıktı.

AKP çevresinde Atatürk’e yaygın ölçüde sevgi var

Şüphe: İnsanı tedirgin eden kuşku.

- Yener Bey, şu önyargılardan bir türlü kurtulamadık gitti, bu konuda bir şüpheye mahal var mı? Karşılıklı güven eksikliği genel sorunumuz haline geldi sanki. İnanın, bizim AKP çevresinde Atatürk'e karşı yaygın ölçüde bir sevginin olduğunu düşünüyorum. Bir iktisatçı olarak düşündüğümde bugüne kadar Atatürk dönemindeki kadar kalkınma hızına hiç ulaşamadığımızı görüyorum. Gücü hakkında kimin şüphesi olabilir, istese cumhuriyeti de ilan etmeyebilirdi. O Atatürk ki, son 200 yıl Batı karşısında kaybetmiş insanlara başı dik, alnı açık Türk kimliğini kazandırmış. Kendi milletine böyle bir kimlik kazandıran Atatürk'le manevi bağ nasıl olmaz, nasıl sevilmez kardeşim?

Siyasete aslında hiç heves duymadım

Siyaset:Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış.

- Siyasete yakın biri değilim, hiç heves de duymadım aslında. Ben hocalığı çok seviyorum, onun için külfetleri bana hiç zor gelmedi. Birinci derecede arkadaş çevrem siyasetin içinde olduğu için beni de aralarına davet etti. Beni AKP kurucular listesine davet edenlerin başında İktisat Fakültesi'nden sınıf arkadaşım Abdullah Gül ile Mehmet Tekelioğlu, Mete Doğruer, İsmail Kahraman, Zeki Ergezer gelir. Hepsiyle üniversite dönemimizde milliyetçi muhafazakár bir yüksek öğretim cemiyeti olan Milli Türk Talebe Birliği'nde beraberdik. Tayyip Bey de o dönemde tanıştığımız bir arkadaştı, bize göre 4 yaş daha gençti. Eşimin benim siyasete girmeme karşı çıkacağını tahmin ediyordum ama, ilk günden beri destekledi. O güne kadar hiçbir siyasi partiyle organik bağım olmadı. Sadece üniversitedeki ikinci yılımda 1969 seçimleri için Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Gençlik Kolu'na kısa bir süre hizmet verdim. Ama siyasete girdiğime pişman değilim.

Kırsal kesimden geldim diye kentliler bizi aralarına almazdı

- Yener bey, ben Anadolu'nun kırsal kesiminden gelmiştim, İstanbul çocukları bizi almazdı aralarına. Onlar hoplayıp, zıplayıp, şamata yaparken ben başımı önüme eğerdim. Ne sağıma bakabildim, ne soluma, yanımızdakiyle bir iki cümle konuşabildiysem ne álá. Denizi ilk defa 19 yaşında üniversite tahsili için İstanbul'a geldiğimde gördüm. 12 yaşına kadar köyde, 18 yaşına kadar da kapalı bir çevrede yaşamış bir genci düşünün. Annem, babam okuma yazma bilmiyor ama, yine de 7 evladının hepsini okutmuş. Hiçbirimizi imam hatip okuluna vermedi, hepimizi kendi eliyle ortaokula götürüp yazdırdı.

Beşiktaş Güney ve Yahya Kemal hayranı

Yılmaz Güney'in bütün filmlerini seyrettim, çok iyi bir sanatçıydı. Fikren bana tersti ama, mesela ‘‘Yol’’ filmi toplumsal sorunları iyi işliyordu. Türkiye Yılmaz Güney'in ideolojisini kabul etmedi, sanatını alkışladı.

Beşiktaşlıyım, emekten yana olduğum için, takımın bütün yükünü çeken Tayfur hayranıyım. Geçmişte Fikret ile Rıza oynarken de emekçi olan Rıza'yı tutardım, Fikret yıldızdı. Lisede okurken Konya Selçukspor'da amatör olarak basketbol oynadım.

Şiiri çok severim, yazarım, Yahya Kemal ve Necip Fazıl'ın hayranıyım. Yahya Kemal'in ezbere bildiğim ‘‘Rintlerin Ölümü’’nün ritmi kalbimi etkiliyor.

Kısa süren bekarlık hayatımda kız arkadaşlarım filan olmadı, beşik kertmem olan köylüm Emine ile üniversitede öğrenciyken evlendim.
Yazarın Tüm Yazıları