Arkeolojik kazıları özel sektör desteği kurtarır

Perge, Antalya'nın 18 km doğusundaki Aksu beldesinde, Akdeniz'den 11 km içerde MÖ 3. yüzyılda iskan edilmiş bir antik kentin adı.

Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu ise Abbasiler'den gelme bir ailenin 1943 İskenderun doğumlu çocuğu, arkeolog Eser Alpar'ın eşi, Mehmet'in babası. İstanbul Erkek Lisesi'nde seçmeli ders olarak Latinceyi istedikten sonra gönlünü eski kültürlere kaptırmış. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne girip Klasik Arkeoloji'yi bitirmiş. Almanya'da Marburg ve Heidelberg üniversitelerinde bilgisini pekiştirmiş. Dönüşünde Dekan Yardımcılığı, Yönetim Kurulu üyeliği derken 1993'te mezun olduğu fakültenin anabilim dalı başkanı olmuş.

1985'ten bu yana Perge kazısı ve onarımı başkanlığını yapan Haluk hocayla el sıkıştığım anda anladım ki, o aslında bir Perge vatandaşı. Biraz önce bindiğimiz sarı minübüsle sütun diken sarı vinç de Perge döneminden kalma. İmparator Hadrianus bilseydi ki 21. yüzyılda da kullanılacak, en azından yarım motor yaptırıp çıkma lastik taktırırdı.

Perge bilseydi ki kendinden yüzlerce yıl sonra kurulacak bir büyük bir ülkenin siyasi partileri seçim listelerinde kadınlara yer vermeyecek, MÖ 2. yüzyılda kendini yöneten Plancia Magna'yı örnek gösterirdi. Perge bilseydi ki, ‘‘Tüm Kabileler Ülkesi’’ Pamfilya, 21. yüzyılda yağmura teslim olacak, bütün Anadolu'yu kanalizasyonla örerdi. Perge bilseydi ki 21. yüzyılda kendini dünya kültürüne armağan eden bilim adamlarının suyu kesilecek, Toroslar'dan kanallarla su getirirdi.

Ey viski, ıstakoz, şampanya, pazı dolması, Göltürkbükü, Petros, Laila, Mercedes, Reina, Ferrari tutkunları!.. Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu'na hele bir kulak verin. O zaman siz de aynen şöyle diyeceksiniz:

Selam Perge'yi yeniden dünyaya armağan eden Arif Müfit'lere, Haluk'lara!.. Ne mutlu Perge gibi sevgi dolu yönetici ve vatandaşları olan kentlere!.. Yazıklar olsun, ömrünü insanlığa adayan bilim adamlarının suyunu kesen yöneticilere!..

Kazı bütçeleri çok düşük

- Perge'de ilk kazmayı 1946'da Ord. Prof. Dr. Arif Müfit Mansel vurmuş, demek ki aradan 52 yıl geçmiş. Benim doktora, doçentlik, profesörlük tezlerimin hepsi burasıyla ilgili, benim hayatım Perge. Çıkardığımız eserlerin para değerini bilmem, hiç de merak etmedim. Çünkü bizim için bunların maddi değil, tarihi ve bilimsel değeri önemli. Bir zamanlar buradan çıkanların benzeri bir lahdin Amerika'da 500 bin dolara gittiği söylendi, bu rakam bizim 10 yıllık kazı bütçemizdi. Üniversite öğretim üyesi olarak aldığım 1 milyar 660 milyon küsur liralık maaşımın dışında kazı çalışmalarından hiçbir ekstra maddi gelirim yok. Antalya'da dikili ağacım yok, yanlış anlaşılır diye yeni emekli olan meslektaşım ve sevgili eşim Eser'in mütevazı ikramiyesiyle köy odası bile almadık. Yener bey, işimizin onuru, bilimsel sonucu bizim için en büyük gelirdir. 10 milyon lira yevmiyeyle yemek giderlerimizi karşılıyoruz. Çalışmalar boyunca İstanbul Üniversitesi'nin sağladığı Antalya'daki kazıevinde kalıyoruz. Öğrencilerimiz de 4 milyonluk yevmiyelerini toplayıp ortaklaşa yemek giderlerini sağlıyor. Bir dostumuz öğrencinin yemeği için yağ sağlıyor, bir başkası makarnasını, pirincini alıyor. Zamanımın büyük bir kısmını maddi yardım aramakla geçiriyorum. Bu sene Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü 9 milyar işçi parası, 500 milyon arkeolojik kazı gideri verdi. Kültür Bakanlığı Döner Sermaye İşletmeleri de 30 milyar liralık ödenek ayırdı.

Rehberler turisti kandırıyor

Pergel burada bulundu kentin adı Perge oldu!..

- Turist rehberleri çok yanlış bilgiler veriyor, onları yeniden eğitmek lazım. Mesela eksantrik olsun diye ‘‘Agorada köleler satılıyordu’’ deyip büyük kapıyı zindan olarak gösteriyorlar. Türk turistlere ise ‘‘pergel burada bulunduğu için adının Perge olduğunu’’ söylüyorlar. Elipsin problemlerini halletmeye çalışan matematikçi Apollodoros'la bir ilişki kurulmaya çalışılıyor ama, pergelle Perge'yi birleştirmek cinayet. Perge eski Yunanca bir isim değil, bir Anadolu dilinden geliyor, anlamını da henüz bilmiyoruz.

Batılı ülkelerde her kazının sponsoru var

- Bu yılki 41. kazı sezonunda kentin ancak yüzde 15'ini ortaya çıkarabildik. Bu tempoyla devam edersek Perge'de en az 150 yıl daha yapılacak iş var. Artık devletin bütçesiyle bu işler daha fazla yürümez, kültüre ayrılan miktar belli, pasta aynı, dilimler gittikçe küçülüyor. Ören yerlerinin özelleşmesine kesinlikle karşıyım ama, özerkleşmeye evet. Devlet denetiminde bir işletme gibi düşünülerek kendi gelirini sağlamalı. Gelen para repoya, bankaya değil, yine oradaki arkeolojik kazıya harcanmalı. Ya da birçok Batılı ülkede olduğu gibi sanayi kuruluşları, bankalar, sigorta şirketleri sponsorluk yapacak, başka yolu yok.

Turizmciden Perge’ye tek kuruş katkı yok

- Bugüne kadar değil ulusal boyuttakiler, Antalya'daki turizm sektörü bile bize hiçbir yardımda bulunmadı.Bizim turizmciler ören yerlerini devamlı kullanıyor ama, oralara hiçbir yatırım yapmıyor. Çok acıdır, bugüne kadar turizm sektöründen Perge'ye hiçbir pay yoktur. Korumak kazı yapmaktan daha pahalı. Anadolu'da başka bir örneği olmayan 2200 senelik yuvarlak kuleli Helenistik iki şehir kapısını yıkılmaktan kurtaracak proje hazır, bedeli 450 milyar lira. Bunu bulmamız mümkün değil, bu durumda 2 sene sonra yıkılacak, çünkü aşınmalar çok fazlalaştı.

Arkeolog olmak, iğneyle kuyu kazmaktan zor bir iş. Arkadaşımız Yener Süsoy, röportaj sırasında Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu'ndan bulunan sikke ve değişik objelerin nasıl temizleneceğini öğrenmeye çalıştı.

YARIN: Define detektörleri yasaklansın
Yazarın Tüm Yazıları