ABD 30 yıl buralarda kalır

Süleyman Demirel'i seversiniz, sevmezsiniz kendi bileceğiniz bir iş ama, onun engin devlet ve siyaset deneyimini inkár etmek ne mümkün?

1 Kasım 1924'te Isparta'nın Atabey ilçesine bağlı İslamköy'de dünyaya geleceksin, fukara baba ocağında hem çobanlık yapıp hem okuyacaksın, gün gelecek İTÜ'den yüksek mühendis diploması alacaksın, 30 yaşında Türkiye'nin en genç genel müdürü olacaksın, 40 yaşında önce parti genel başkanı, ardından Türkiye'nin en genç başbakanı olacaksın, 12 sene bu görevi yaparak İsmet İnönü'den sonra en uzun başbakanlık yapan kişi olarak tarihe geçeceksin, 6 dönem Isparta'dan milletvekili seçileceksin, 7 yıl siyasetten men edileceksin, 6 kere hükümetten gidip 7 kere hükümet kuracaksın, 16 Mayıs 1993'te TBMM tarafından Türkiye'nin 9. Cumhurbaşkanı olarak seçileceksin. Binaenaleyh el insaf, daha ne olsun?

VIP salonumuzdaki büyük dörtgen masada İcra Kurulu Başkan Yardımcımız Vuslat Doğan Sabancı ile Yayın Danışmanımız Doğan Hızlan arasında oturan 'Beyefendi', bir siyasetçiden çok bir filozof gibiydi. Geçen yıllar onun dev cüssesini biraz törpülemişti ama, sanki beyni daha büyümüştü. Yine rakamlar arasında turlar attı, tarihleri aksamadan hatırladı, evrensel yasalardan fıkra numaralarıyla örnekler verdi. Süleyman Demirel'in; 'Buyurun arkadaşlar, tatlı yiyelim tatlı konuşalım' sözüyle başladığı sorulu cevaplı sohbetini 'Akşam yemeği gelmeden kalkalım' diyerek noktaladığında bir de baktık ki, aradan 3 saat geçmiş. Sevgili Tufan Türenç kardeşim aklınla bin yaşa... Sayın Genel Yayın Yönetmenim Ertuğrul Özkök onayınız için teşekkürler. Sayın 9. Cumhurbaşkanım Süleyman Demirel, kor gibi bir ağustos öğlesinde lütfedip HÜRRİYET'in sofrasını onurlandırdığınız için varolun... Yaman sorularınız için ağzınıza sağlık sevgili arkadaşlarım.

(Meraklısına: VIP salonundaki yemeğimiz zeytinyağlı tabağıyla başladı, balıkla devam etti, sonra tatlı tabağı ve kahveyle sona erdi. Ben dahil 3 kişi kola içti, geriye kalanların hepsi sade suyla yetindi, Petrus yoktu.)


Savaş bitti, sebebi şimdi aranıyor


Amerika diyor ki; 'Ben büyüğüm, ben güçlüyüm, ben kudretliyim. Hiç kimse bana askeri güçte, teknolojide, zenginlikte ulaşamaz, ben müthişim.' Devam ediyor; 'Ben artık kendi duvarlarımın arasında duramam, dünya meseleleri neyime lazım dedim başımıza büyük işler geldi, artık dünya meseleleriyle de meşgulüm. Dünya meseleleriyle meşgul olan Birleşmiş Milletler hımbıl, onu aşmak lazım.' Öyleyse işte Bush Doktrini. 'O bana vurmadan ben onu vuracağım. Dünyadaki diğer uluslar ve devletler ya bizimle beraberdir, ya bizim karşımızdadır' diyor. Daha sonra aradılar, taradılar, bugüne kadar 11 Eylül'ü yapanları bulamadılar. 11 Eylül'deki asıl büyük hadise ikiz kulelerin vurulmasından çok Pentagon'un tecavüze uğramış olmasıdır. Bu Amerika'nın çok ağırına gitmiştir, bir türlü hazmedememiştir.

Bu yüzden adam gücünü, kudretini göstermenin peşine düştü. Taliban'ı tam olmasa da halletti ama, Usame bin Laden'i bulamadı. Bu durum kendisini, yönetimi tatmin etmedi, birisini bulması lazım, Irak'ı buldu. Sonunda oraya da girdi ama, savaşa sebep saydığı kitle imha silahlarını bulamadılar. Dünya tarihinde ilk defa bir savaşın sebebi sonradan aranıyor. Irak'ı vurma hadisesi bir büyük planın parçası, bu plan şudur: Terörizm bela olmaya devam edecek, silip ortadan kaldırmak mümkün değil. Onlara göre terörizmin kaynağı radikal İslam ve fondumentalizm, bunun için Ortadoğu'yu ıslah etmek lazım diyor. Bunun için Irak meselesini Ortadoğu'da bir örnek olarak ortaya koyup, 20-30 sene içinde bütün bu bölgeyi demokratik hale getirmek. Bu planı uygularlarken İran'la bile yumuşak ilişkiler kuracaklar. Yalnız, Amerika acayip bir memlekettir, bakarsın gelecek sene seçim olur neme lazım deyip projeden vazgeçer.


Amerika isterse büyük kötülük yapar


Amerika kötülük yapmak isterse bunu çok kolaylıkla, hem de önemli şekilde yapar. Bilemezseniz hangi zamanda, nasıl yapar. Zaten iyilik yapabilenin elinden kötülük de gelir, ikisini yapamayanı da kimse saymaz. Ben 1975'te hükümet olduğumda kucağımda Kıbrıs'ı, Kıbrıs ambargosunu buldum. 4 sene o ambargoyla boğuştum, Türkiye büyük sıkıntılar içine sürüklendi. Petrolün varili 1 dolar 95 sentten 38 dolara çıktı, bütün ihracatım petrol ihtiyacımın yarısını karşılıyor. Para bulmak için dünyayı dolaşıyorum, hiçbir banka, devlet vermiyor. 149 ton altınım var, onu rehinleyip 500 milyon dolar alacağım, bütün derdim bu kadar para. Maliye bakanım akşam Washington'dan telefon ediyor; 'Rehin meselesi tamamdır, yarın para elimizde' diye. Ertesi gün öğleye kadar bekliyorum rehin yok, akşamüzeri telefon ediyor; 'Yaptıkları rehini bozdular' diyor.

Irak'ın yeniden şekillenmesinde Türkiye'nin mutlaka söz sahibi olması lazım. Bugün Amerika Kafkasya'ya, Orta Asya'ya, Balkanlar'a kadar gelmiştir. Amerika Bulgaristan'da vardır, Romanya'da vardır, Gürcistan'da çok iyi vardır, Azerbaycan'da vardır, Özbekistan'da, Kırgızistan'da çok iyi vardır. Amerika'nın buralardan çekip gitmesi 30 senelik bir iştir. 30 sene burada olacaksa Amerika'yla iyi münasebetler içinde olmamız bizim de menfaatimizedir. Amerika'yla iyi münasebetler içinde olmamız Amerika'nın 53. vilayeti olmamızı gerektirmez.


Referandumu büyük farkla kazanırdım


Ben bozkırla yeşilin kavgasını yapmış adamım ama, 2B konusu özel bir vaka. Açık söyleyeyim, referandum propagandasını ben yapsam çok büyük oyla kazanırım. 8 milyon orman kenarında yaşayan köylü var, 3 milyon da ormanın içinde yaşayan var. Ormana olan muhabbetiniz kadar, bu ülkenin halkına da muhabbetiniz olsun, veto edilecek nesi var.

Kenan Evren'le münasebetimiz düzgündür, yan yana geldiğimiz zaman çok iyi de konuşuruz. Belki onun içinden; 'Ben bu adamın elinden başbakanlığı aldım', benim içimden de; 'Benim genelkurmay başkanımdı, durduk yerde benim elimden başbakanlığı aldı' gibi sözler geçiyordur.

12 Eylül 1980 sabahı sayın Ecevit ve muhterem eşleri, ben ve eşim helikopterle Gelibolu'ya gidiyoruz. Yeşilköy havaalanından kalktıktan sonra eşime aşağıda sahil kıyısında benim dönemimde yapılan fabrikaları, santralleri, siteleri gösteriyorum. Nazmiye çok tok sözlüdür, biraz gittikten sonra; 'Bunları yaptırdığın için mi seni Gelibolu'ya götürüyorlar?' dedi.


Tatlı Hayat’taki hizmetçi kız harika


Eskisi gibi bol bol okuyorum, televizyon da seyrediyorum. Ekranda en çok izlediğim programlar başta haberler, açık oturumlar ve yerli diziler. Türkan Şoray'la Haluk Bilginer'in rol aldığı 'Tatlı Hayat' adlı komedi dizisi çok güzeldi. Hele orada hizmetçi rolünü oynayan sanatçı kızımız ( Asuman Dabak) çok harikaydı.


Spordan magazine herkes vardı


İşte ''Baba'' bir konuğu ağırlayan Hürriyet Yazı işleri kadrosu: 1. Editör Bensan Özbalkan

2. Ekonomi Müdürü Vahap Munyar 3. Spor İstihbarat Şefi Mehmet Arslan 4. Yayın Danışmanı Doğan Hızlan 5. Magazin Müdürü Selim Akçin 6. Dış Haberler Müdürü Ayşe Özek Karasu 7. Danışman Ertuğ Karakullukçu 8. Yener Süsoy 9. Editör Bülent Mumay 10. Yazı işleri Müdürü Doğan Satmış 11. Yazı işleri Müdürü Emre İskeçeli 12. İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Vuslat Doğan Sabancı 13. Editör Arif Dizdaroğlu 14. Yazı işleri Müdürü Tufan Türenç 15. Editör Sefa Kaplan 16. Editör Ayça Aktan 17. Yazı işleri Müdürü Nejat Seçen 18. Köşe Yazarı Yalçın Doğan.

YARIN: AKP Milli Görüş'le irtibatını yeni kesti
Yazarın Tüm Yazıları