İzmir'in çok renkli Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina, 2012 Olimpiyatları'nın İzmir'in hakkı olduğunu söyledi.
Arkadaşımız Yener Süsoy'a konuşan Piriştina, ‘‘İzmir'in bunu yapacak gücü var. Yeter ki İstanbul için çıkarılan yasalar İzmir için de çıkarılsın’’ dedi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina'ya bizim Nedim Demirağ, ‘‘Kral Zogo'nun prensidir’’ diye seslenir hep. Başkan'ın Çeşme'deki yazlık villasının verandasındaki kahvaltı Nedim'in bu sözleriyle başladı.
- Arnavut Kralı Zogo'yla öyle akrabalığımız filan yok, sadece baba tarafımdan çok sıcak dostluk bağımız var. Amcam vefat edinceye kadar Zogo'nun oğluyla olan irtibatını hiç kesmedi. Kökenimiz soyadımızdan belli olduğu gibi Kosova'nın başkenti Priştina'dan. Anne tarafım 1920'lerde İzmir'e göç etmiş, birkaç yıl sonra da burada büyük bir un fabrikası kurmuşlar. Babamların gelmesi ise 1940'larda. Babamın teyze tarafı hálá orada yaşıyor, milletvekiliyken bir kere ziyaretlerine gittim. Soyadımız alınırken nüfus memuru imla hatası yapmış, onun için P ile R arasına İ harfi girmiş.
BİRAZ TERSİM GALİBA
Başkan'ın 27 yıllık eşi Mine de kendisi gibi Arnavut kökenli. Çocukluğumuzdan beri hep duyarız, ‘‘Arnavuttan kız alınır ama, kız verilmez’’ derler.
- Arnavut erkeğinin kılıbık olmadığı sözü benim için de doğrudur, kadına değer vermediği ise yalandır. Ayrıca ‘‘Arnavuta kız verilmez’’ demezler, ‘‘Verilmesi tavsiye edilmez’’ derler. Bizim için de kadın çok değerlidir, başımızın tacıdır. Ayrıca bence her kadın çok güzeldir, hiçbir kadın çirkin değildir. Biraz ters olduğum doğru galiba, çünkü başta eşim, yakınlarım kolay insan olmadığımı söylüyor. Halbuki ben kendimi çok hoşgörülü, toleranslı insan olarak görüyorum. Belki zaman içinde çocuklarıma da örnek olayım diye fazla ilkeli göründüm. Başarılı olmak konusunda hırslıyımdır, üstlendiğim görevi kesinlikle sonuna kadar götürürüm. Koyduğum hedefe ulaşmak için en yüksek gayreti gösteririm, geriye dönmem, sözümün arkasında dururum.
KAVGACI DEĞİLİM
Rivayet olunur ki ‘‘Arnavut kuşağını yere sürerek gezermiş, biri üstüne bassın diye.’’
- Yok canım, durduk yerde neden olay çıkaralım ki. Kaldı ki, ben hayatımda fiziki anlamda hiç kavga etmedim, etmesini de bilmem. Bir olayım oldu, onda da kendime zarar verdim. 1980'de rahmetli annemi üçüncü kez acil ameliyat için Londra'ya götürmemiz gerekiyordu. Geçen her dakika kadını ölümü götürüyordu ama, o tarihte pasaport çıkarmak, döviz almak bir büyük problem. O gecikmeler içinde cama bir yumruk attım, her tarafım revan içinde kaldı, o kesiğin izleri hálá durur.
HİÇ NİKAH KIYMADIM
Belediye Başkanı dediğin ünlülerin çocuklarının nikahını kıyar, o balo senin, bu kokteyl benim dolaşır.
- Yener hocam, belki beni sıkıcı bulacaksın ama, salon adamı da değilim. Mesela belediye başkanı olarak bugüne kadar tek bir nikah kıymadım, kıymam. Hemşerilerimin hepsi benim için aynı, hepsine aynı mesafede bulunmam gerek, yakınlarıma bile ayrıcalık yapmam. Açılışlara eğer üst düzey katılım zorunluluğu yoksa gitmem. İcra görevimden temsil görevime zaman aktarmak istemiyorum.
TABLO KOLEKSİYONU
‘‘Kendin için yaptığın hiçbir şey yok mudur more Ahmet ?’’ diyesi geliyor insanın.
- Kitap okumak, sanat etkinliklerini izlemek, huzurlu aile ortamım bana yetiyor. Bir de son 20 yıldır gelişen küçük çaplı bir resim koleksiyonum var. İlk aldığım tablo Nedim Günsur'un eseriydi. Sonra onlara ‘‘Değirmen’’ ve ‘‘İstasyon’’ tablolara eklendi, sanıyorum sayıları 30'a yaklaştı. Bunların içinde Orhan Peker var, Burhan Uygur var, Nuri İyem'den 5 tane var, Orhan Taylan var, birkaç tane Aydın Ayan var. Şimdilerde en büyük arzum Neşet Günal'ın birkaç tablosuna sahip olmak. Bunların dışında kendimle ilgili büyük hayallerim yok. Benim bütün hayallerim İzmir'imle ilgili.
Bugünkü fuar anlayışı değişmeli
Bodrum, Selçuk, Dalaman gibi havaalanları, turizm açısından İzmir'i olumsuz etkiledi. O turistik yörelere eskiden İzmir merkezli olarak gidilir, kent içinde kalınırdı. Onun için İzmir'i yeniden bir cazibe merkezi haline getirmemiz şart. Bunun için raylı sistem projemiz var. Bunun birinci ayağı Menderes'ten Aliağa'ya kadar uzanan 80 km'lik mevcut demiryolu hattını metro standartına çıkaracağız. Ondan sonra bu hat Selçuk'a kadar uzanacak. Bir de bugünkü fuar anlayışını kesinlikle değiştirmemiz gerek.
İzmir'in gücü var
2005 Dünya Üniversite Oyunları İzmir'e büyük canlılık getirecek. Bu, olimpiyatlardan sonra dünyanın en geniş katılımlı spor organizasyonu. 9 bine yakın sporcu katılıyor, ayrıca bunun idarecisi, teknik ekibi, taraftarı var. İzmir bu sayede 15 gün uluslararası tanıtım yaşayacak, kentte büyük bir canlılık olacak.
Belki de 2012 Olimpiyatlarının İstanbul yerine İzmir'de yapılması gündeme gelecek. İzmir böyle bir organizasyonu gerçekleştirecek güçte, yeter ki İstanbul için çıkarılan özel yasalar bizim için de çıksın.
Pırıl pırıl bir İzmir Körfezi'ne az kaldı
İzmir'in eski halini seviyorum, böyle kalabalık değildi, göç yaşamıyordu. Buca'ya ulaşım 4 otobüsle yapılırdı. Bugün ise İzmir içinde 1500 otobüs geziyor. Kordon keşke doldurulmasaydı, ama yapılmış. Biz de hiç olmazsa buradan otoyolu geçirmeyelim, eskisi gibi insanlar gezinti yapabilsinler dedik. Yargı durdurmamış olsaydı o viyadükler Kordon'a inerek Cumhuriyet Meydanı'na kadar gelecekti. Kimileri belki ‘‘Günah değil mi?’’ diyordur ama, yol huni yapacağı için yeni yeni 100 milyon dolarlık yatırımlar gerekecekti. Neyin uğruna? Bırakın görsel kirliliğini, denizle bağlantıyı koparmasını, ekonomik boyutuna yargı izin vermedi. Bayındırlık Bakanlığı ve Karayolları'yla bir uzlaşmaya varıp yapılan bu viyadüklerle limana giriş çıkışı sağlayabiliriz. Kordon'un geçmişteki hali çok güzeldi ama, bugünkünün fonksiyonunu da yabana atmamak lazım. Körfez'de değişim başladı, martılar çoğaldı, balıklar çeşitlendi. Bunları duyduğum laflardan değil bilimsel parametrelerle yakından izliyorum. Pırıl pırıl bir İzmir Körfezi'nin gerçekleşmesine çok az kaldı. İzmir bir şantiye görünümü içinde, birkaç iş birden birleştiği için. İzmir'in en büyük rüyası olan Büyük Kanal Projesi gerçekleşti, burun kıran kokular kalmadı. Şu anda Karşıyaka, Alsancak, Güzelyalı sahilleri yapılıyor, yıl sonuna kadar kirliliğin yüzde 90'nı tutmuş olacağız.
Sabah kahvaltısında ayran içerim
İçkiyi hem güzel hazırlarım, hem güzel içerim. Bu konudaki pirimiz Nedim Demirağ'dır. Gençliğimizde bizlere keyifle içmenin yollarını denize masalar kurarak öğretti. Uzun masa sohbetleri gerektiren içkilerden çok aperatifleri tercih ediyorum.
Ekmeğin her çeşitini çok severim, ekmek yemezsem kendimi aç hissederim. Sabah kahvaltısında ayran içmeye bayılırım.
Şimdilerde cebimde tesbih taşır oldum. Hoş bir görüntü vermediği için uluorta elime almamaya çalışıyorum.
8 nisan 1952 doğumluyum, evlilik tarihimiz 28 haziran 1976. Çocuklarımızın doğum günleri 20 haziran. 1978 doğumlu olan Levent bu yıl Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler'i bitirdi. Ondan üç yaş küçük olan Zeynep ise Yeditepe Üniversitesi'nde reklamcılık okuyor.