1983 seçimleri öncesi Kenan Evren milletvekilliği teklif etti

Türk tiyatrosuna 1960'lı yılların başından beri emeği geçen Ahmet Gülhan, siyasetle de içli dışlı olmuş bir sanatçı. 27 Mayıs'ın içinde olan Gülhan, Yener Süsoy'a 1983 seçimleri öncesi Kenan Evren'den nasıl ‘‘Milletvekili ol’’ teklifi aldığını anlattı.

Ben SODEP'i istiyorum Erol Evgin ise ANAP’ı


- Karşında Kenan Evren'den milletvekilliği teklifi almış bir kardeşin oturuyor. Gülme, vallahi doğru. Kenan paşanın o dönemde Şan Tiyatrosu ile arası çok iyi, her oyunumuza geliyor. 1983 seçimleri öncesi siyasi partiler kurulurken Egemen Bostancı'ya ‘‘Bana iki sanatçı tespit et, Meclis'te sanatçı görmek istiyorum’’ demiş. Egemen gece bana gelip ‘‘Biri sensin, öteki de Erol Evgin’’ dedi. Yapma etme Egemen dememe kalmadan Kenan Paşa'ya adlarımızı verdi. Evren'in cevabı ‘‘Seçimin harika, istedikleri partiyi seçsinler’’ olmuş. Ben SODEP'e sıcak bakıyorum, Erol'un gönlü ise Turgut Özal'da. Ankara'da Washington Restoran'da yemek yerken Erol'a ‘‘Oğlum milletvekili lojmanı filan yok, işimizi gücümüzü bırakıp buraya gelip tek göz ev tutacağız, şu masalardakiler gibi burada kadınsız sap gibi mi yaşayacağız?’’ dedim. Erol ‘‘Beraber ev tutarız masraf yarıya düşer’’ demez mi? ‘‘Ulan hiç kafan çalışmıyor’’ dedim, ‘‘Ayrı partilere giriyoruz, beraber ev tutarsak bizi oyarlar.’’ Sonra birlikte İstanbul'a dönüp Egemen'e ret kararımızı açıkladık.


Ecevit’in şaşırtan tepkisi


Bülent Ecevit, Devekuşu Kabare'nin hiçbir oyununu kaçırmaz, gayet nazik şekilde eşiyle birlikte gelirdi. 1976'da ‘‘Haneler’’i oynuyoruz, oyunda ben Ecevit'i canlandırıyorum. Skecin finalinde yaramazlık yapan öğrencilere ‘‘Şimdi askerlik hocanızı çağırırım ha’’ deyince yıkılıyor ortalık. Ankara turnemizde kendisini ziyaret edip oyunumuza davet ettim. ‘‘Bir espri varmış, bir askerlik hocası lafı ediliyormuş. Bu çok tuhafıma gitti, böyle bir espri varsa ben gelmeyeyim’’ dedi. Çok şaşırdım, Ecevit gibi bir adamdan böyle bir sansür geleceği aklımın ucundan geçmezdi.


27 Mayıs’ın içindeydim


Ahmet geçmişin yaman sol öğrenci liderlerinden biridir aynı zamanda. Cağaloğlu'ndaki MTTB Genel Merkezi'ndeki odasında nice eylemler planlayıp, nice bildiriler basmıştır. 27 Mayıs öncesi ve sonrası neler neler...

- 27 Mayıs'ın olacağından haberim vardı, hatta kısmen de içinde sayılırım. 1 Mayıs 1960 Pazar günü Saraçhane'deki Belediye Sarayı'nda NATO toplantısı yapılacak diye gündüz de sokağa çıkma yasağı kondu. Biz buna rağmen sokağa çıkıp Atatürkçü, Kemalist 5 bin arkadaşımızla NATO'yu protesto edeceğiz. Bunun için İstanbul'u bölüştük, Kadıköy bana düştü. O gün Kadıköy'de harekete geçtik ama, henüz 400 kişi kadar olmuştuk ki polis başta ben herkese içeri attı. 4 gün Selimiye'de yattım, çıktığım gün silahlı kuvvetlerin yönetime kesin el koyacağını öğrendim. Milli Birlik Komitesi'nden haberimiz yok ama, askerden bir hareket geleceği bilgilerine sahibiz. Bize gelen bilgilere göre ihtilal genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları seviyesinde olacaktı. Bir yüzbaşı durup dururken bir çaylı parti düzenleyerek Kara Harp Okulu öğrencileriyle bizim MTTB Yönetim Kurulu'nu bir araya getirdi. Bu arada 66. Tümen Komutanı Faruk Güventürk paşayla yakın temasımız var, Fahri Özdilek de İstanbul Sıkıyönetim Komutanı.

Askerler bizimle yaptığı toplantılar için hep Belediye Sarayı'nı tercih ederlerdi.

Burada bize ‘‘Bekleyin, moralinizi bozmayın’’ gibi sözler söylerlerdi. Biz onların ihtilal yapmasını değil, hükümetin istifa etmesini istiyoruz. Bu arada her gün bir yerde eylem var, asker kolluyor, polis horluyor. Hepimiz okulu, işi bırakmışız, her gün toplantı halindeyiz. Karşımızdaki binada olan TMTF'de polis ve sağcı arkadaşlar bizi ispiyonlardı, Demokrat Parti'nin organı olarak. Ve 26 Mayıs günü genel başkan arkadaşım Faruk Bal apar topar Ankara'dan dönüp odasında icra konseyini topladı. İlk sözü ‘‘Çocuklar yarın akşam tamam bu iş’’ dedi. Koskoca cumhurbaşkanının, başbakanının ihtilalden haberi yoktu, biz ise bir gün öncesinden biliyorduk.

İhtilalden sonra Milli Birlik Komitesi'nden özellikle Şefik ve Ruhi Soyuyüce, Orhan Kabibay gibi kişilerle çok iç içe, kol kola olduk. Milli Birlik Komitesi'ndeki tasfiye hareketi içinde bu isimler de yer alınca biz de birden 14'çü oluverdik. Ama sonra uyandık ki, 14'ün 5'i sağcı, 9'u solcu. Sağcı grubunun başını Türkeş çekiyor, solcu grubunun başında ise Orhan Kabibay var. Bu arada Adnan Menderes ve arkadaşlarının idam cezaları konusunda ne lehte, ne de aleyhte bir görüşümüz oldu. Bu konu hiç gündeme de gelmedi, belki de uyutulduk bilmiyorum, çok gençtik. Yassıada Mahkemeleri başladıktan sonra Komite başta ben çoğu kişinin gözünde saygınlığını, güvenilirliğini kaybetti.
Yazarın Tüm Yazıları