Paylaş
Sanırım 1985 mart ayı sonlarıydı. Rahmetli Özal, biz bir grup gazeteciyi toplayıp Gökova Termik Santralı'na götürmüştü. Niyeti, bizi orada bir güzel ikna etmek ve santralın yapımına karşı çıkmaktan vazgeçirmekti. Santralın şantiyesinde bir toplantı yaptık.
Oraya zaten uzun bir uçak ve otobüs yolculuğundan sonra varmıştık. Dönüş yolculuğu da uzun oldu. Uçağa bindiğimizde tüm gazeteciler uykuya daldılar.
Bunu fırsat bildim ve Özal'ın bölmesine geçtim. Bedrettin Dalan beni görünce yerini verdi; Özal'ın yanına oturdum. Hoş beş etmeye başladık.
Bu arada ‘‘TRT'yi nasıl buluyorsunuz?’’ diye sordum.
Bam teline basmışım. ‘‘Bir dokun bir ah dinle!'' misali boşandı. TRT hakkında demediğini bırakmadı. Özal'ın sözleri bir sonraki gün Hürriyet'te manşetten çıktı.
Sabah gazeteye geldiğimde Mesut Yılmaz'ın aradığını söylediler. Yılmaz o zamanlar TRT'den de sorumlu devlet bakanıydı.
* * *
O zamanlar da Yılmaz'la senli benli konuşurduk. Daha selam sabah etmeden: ‘‘Senin bu haberini yalanlatacağım’’ dedi.
‘‘Doğru haberi nasıl yalanlatırsın. Benim bildiğim Özal, söylediklerini yalanlamaz’’ cevabını verdim.
‘‘Mecburum! Tunca Toskay istifa etti. İstifasını durdurmak için bunu yapmak zorundayım’’ diye ekledi.
Özal'ın haberi yalanlamayacağına güvendiğimi filan söyledim. ‘‘Görürsün’’ dedi. Telefonu kapattık.
O gün Özal'dan ses sada çıkmadı. Ertesi gün sanırım Almanya'ya gitmek için Atatürk Havalimanı'na geldi. Gazeteciler onu sardılar:
‘‘Hürriyet'teki sözleri gerçekten söylediniz mi?’’ diye sordular.
Özal da gayet soğukkanlı biçimde: ‘‘Ben ‘berbat' diyecek adam değilim’’ cevabını verdi ve yürüyüp uçağa bindi.
Haber bizde, ‘‘Özal, ‘TRT berbat' dedi’’ başlığıyla çıkmıştı. Özal ‘‘berbat’’ demediğini söylüyordu.
Aynı Özal daha sonra, ‘‘Ümüklerini sıkacağız’’, ‘‘Kıçüstü oturdular’’ gibi laflar da edecekti.
Her ne ise Tunca Toskay hoplaya zıplaya, hâlâ gizlenen isifasını geri aldı. Ortalık süt liman oldu.
Biz de doğru haberin ‘‘yalanlanır gibi yapılmasını’’ sineye çekmek durumunda kaldık. Yapacak başka şey yoktu.
Haberin doğru olduğunu zaten herkes biliyordu.
* * *
Genelkurmay Başkanı'nın Yılmaz'a haber gönderip, ‘‘Bizim irtica korkumuz aynen sürüyor. BÇG görevine iki katıyla devam ediyor’’ haberimizin yalanlanması aklıma nedense bunları getirdi.
Acaba Yılmaz da ‘‘istifa ederim’’ tehdidi mi savurdu, diye düşündüm.
Yılmaz istifa ederse, asker ortada tek başına kalacak, Erbakan ve Çiller haklı çıkacaktı.
İşler düzeleceğine büsbütün karışacaktı.
Bu haber, iplerin Yılmaz'ın eline geçmeye başlamasına yol açmıştı.
En azından vesayet altından kurtulmak için silkinmesine yol açmıştı.
Sonrasını bekleyip görecektik.
Paylaş