Paylaş
Dün saat 08.30'da sabah sporumu yapmak üzere evimden çıktım. Arabama binerek koşu parkuruna doğru yola koyuldum.
İstanbul yolunda trafik normaldi. Terminale gelmeden önce Bahçelievler son durağa dönen yola saptım. Sapmaz olaymışım.
Trafik fena halde kilitliydi ve benim arkamdan gelen arabalarla daha da beter kilitleniyordu. Duruma bir mana vermekte zorlandım.
Çarnaçar, kendimi Capital Radyo'nun müziğine terk ettim. Bu arada gıdım gıdım da olsa ilerleyebiliyordum.
Derken saat 09.00 oldu ve Capital Radyo'da haberler başladı. Kızılay'da ‘‘arabalı anti-sekiz yıl eylemi'' yapıldığını böylece öğrendim.
Evime dönebilmem için kaçabilecek bir delik bulmam gerekiyordu. Biraz sonra Balgat'a dönen yoldan saptım.
Çetin Emeç Bulvarı da tıkalıydı ama; oradan da bir ara gedik açıldı. Kendimi dar attım.
Eve ancak 09.30'a doğru varabildim ve hiç de sinirli değildim.
* * *
Ben demokrasinin, dört ya da beş yılda bir sandığa giderek, önümüze konulan atama listelerine oy vermek olmadığını biliyorum.
Demokrasinin temel ve ilk şartı ‘‘demokratik katılım''dır. İnsanlar kendilerini ve toplumu ilgilendiren konularda, gösteriler yaparak düşüncelerini açıklamakta serbest olmalıdırlar.
Ve karşıt düşüncedeki insanlar da bu gösterileri saygı ile karşılamalı, gerektiği takdirde onlar da kendi düşünceleri adına gösteri yapmalıdırlar.
Türkiye, düşünce özgürlükleri ve gösteriler ülkesi olmalıdır. Herkes kendi fikrini açıklayabilmeli ve karşıt düşüncelere da saygı duymalıdır.
Burada da temel nokta, benim düşüncem mutlak doğru, karşımdaki yanlıştır, anlayışından kaçınmak ve doğruyu tartışarak bulmaktır.
İnanıyorum ki, halkımız artık bu anlayışa hızla yaklaşıyor. Üstelik halk, demokratik katılım bağlamında yöneticileri fersah fersah geride bırakıyor.
Düşmanlık ve gerginlik istemiyor; kavga, dövüşe karşı çıkıyor.
Geleceğe ancak özgür, demokratik toplumların ulaşabileceğini biliyor.
* * *
Ben zorunlu olmamak kaydıyla, temel eğitimin sekiz yıl olmasına karşı değilim. Ancak, bunun zorla değil, bir eğitim devrimi içinde gerçekleşmesinden yanayım.
Kendimizce doğru bir tezi dayatıp antitez büyütmekten kaçınmalıyız. Yapmamız gereken, eğitim devrimini de içeren tam bir ‘‘demokratik devrim''dir. Toplumsal uzlaşma ancak böyle sağlanabilir.
Demokrasiden asla ödün vermemek kaydıyla, herkes istediği gibi okumalı, okutmalıdır. Bilgi çağında eğitime hayır diyecek ebeveyn yoktur.
Türkiye insanının tek derdi, çocuğunu okutacak para ve dilediği gibi okul bulamamaktır. Türkiye, kaynaklarını eğitime değil, anlamsız bir savaşa yönlendirmektedir. Bunları çekinmeden tartışmalı, acil barışçı çözümler bulmalıyız.
Başkalarından önce, şimdiye dek bunları yapmadığımız için kendimize kızmalıyız.
Paylaş