Şu doları da biri emretse durdursa...

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

Benim bütün hayatım, ‘‘hayata yeniden başlamakla'' geçti. Anasız büyüdüm, ama Babaannem Melek Hanım bana annemi aratmadı. Ancak annemin doğumda kaybından, kendini sessizce sorumlu tuttuğunun farkına çok sonraları vardım.

Bana, annemin ölümünü anlatırken, sürekli olarak onun çok zayıf bünyeli olduğunu vurgular ve çocuk doğurmaması gerektiğini söylerdi. Onun babama olan büyük aşkından dolayı çocuk istediğini anlatırdı.

Ama, bu kadar önemli bir riskin varlığına rağmen doğumun niçin hastanede değil de, o zamanki yazlığımız olan bağ evinde yapıldığı sorusuna açıklık getirmezdi. Ben de bu soruyu zaten sormazdım.

Ara sıra gittiğimiz doktor Enver Bey'lerde, kalın dudaklı, kocaman gözlü Enver Bey, beni yanına oturtur, saçlarımı okşardı.

Tarif edemediğim bir rahatsızlık duyardım. Enver Bey'in karısı Zehra Hanım da bana gözlerini diker, gizleyemediği bir acıyla bakardı.

Sonra öğrendim ki, doğumu Doktor Enver Bey yaptırmıştı. Hastanede yapılmasına o gerek görmemiş. Temmuz sıcağında kanamayı buzla durdurmaya çalışmıştı.

* * *

Bu acı anıdan dolayı, ben Wales Prensi gibi büyüdüm. Elim sıcak sudan soğuk suya değmedi. Sabah kalktığımda ev ısıtılmış, kahvaltım hazır olurdu.

Otoriter Melek Hanım, benim bir dediğimi iki etmezdi. Bu yüzden korkunç şımarık ve çekilmez bir çocuk olmuştum.

Yokluk nedir bilmezdim. Etten başka bir şey de yemezdim.

Para kavramından hiç mi hiç haberim olmazdı. Nasılsa her istediğim anında alınıyordu. Paranın nasıl kazanıldığı umurumda bile değildi.

İlk yokluğu üniversitede çekmeye başladım. Hesapsız para harcıyor, ihtiyacı olan herkese para veriyordum. Sonunda ben parasız kalıyordum.

Mapus damına düştüğümde Melek Hanım birkaç ay dayandıktan sonra öldü. O zaman iyice parasız kaldım. Babam ara sıra yetişiyordu.

Para ve özel mülkiyet kavramlarından hâlâ haberim yoktu ve olmayacaktı.

* * *

Sonuçta, bugün dördüncü ya da beşinci hayatımda, sadece oturduğumuz ev ve bir arabam var. Bankada komik düzeyde bir paraya sahibim.

Ama basın değilse de, Türkiye standartlarına göre fena bir para da kazanmıyorum. Bu para iki oğlumun özel okulda okumalarına şimdilik yetiyor.

Ama son zamanlarda para kavramını düşünmeye başladım. Maaş aldığım gün dolar yükselişe geçiyor. Maaşım her gün dolar karşısında düşüyor.

Türkiye'nin dar ve sabit gelirli insanlarını düşünmeden edemiyorum.

Türkiye'yi kurtarmak için müthiş bir çaba içinde görünenlerden bu konuda imdat bekliyorum.

‘‘Ne olursunuz'' diyorum. ‘‘Şu doları emredin de durduruverin; bir de onu fişleyin; bu konudaki belgeler ortaya çıkarsa suç duyurusunda bulunun.''

Yoksa sekiz yıl değil seksen yıl temel eğitim yapsanız, netice değişmeyecek. Dolar her şeyi ezip geçecek. Ülkeyi enflasyon bitirecek.

Türkiye'yi şeriatçılar değil, kurtarıcı rollerindekiler yıkacaklar.

Enflasyona karşı iman dolu göğsümüz ve silahlarımızla duramayacağız.

Hep beraber enkazın altında kalacağız.

Yazarın Tüm Yazıları