Paylaş
Leo Tolstoy'un bu ünlü romanını, 2010 metre yükseklikteki Gürvil Dağı'nda hatırladım. Burada Irak'a bakan mevziler vardı ve silahların soğuk namluları bana savaşı hatırlatıyorlardı. Ancak, savaşın sadece tek güzel yanı vardır. O da sonunda mutlaka barışa ulaşmasıdır. İşte ‘‘Savaş ve Barış’’ bu yüzden aklıma düştü.
Geceyi Köprülü'de geçirmiştik. Hapishane ve askerlik günlerimden beri, böyle bir gece yaşamamıştım. Artık hava iyice kararıyor ve biz helikopterle Köprülü'de konuşlanmış tugaya ulaşmaya çalışıyorduk. Helikopter bir anda tozu dumana kattı ve yere ineceğimize, karşıdaki tepeye yöneldik. Sanırım son anda birdenbire burnumuz yukarı dikildi ve ancak ikinci denemede yere konabildik. Ertesi gün, helikopter pilotuna olayın vahamet derecesini sorduğumda başını iki yana sallayacak ve ‘‘Her şey olabilirdi’’ diyecekti.
Evet, her şey olabilirdi... Çünkü karanlıklar içinde jeneratörle aydınlanan tugaya ulaştığımızda, hemen her yerde aynı yazı vardı: ‘‘Temas muhakkak.’’ İlk işim, ilk gördüğüm subaya ‘‘Bu ne demek?’’ diye sormak oldu. Cevap, açık ve kesindi:
‘‘Her an ölümle burun burunasınız; her an her şey olabilir.’’
* * *
Bunu hissetmemek mümkün değildi. Bizi götüren helikopter, savaş uçuşu yapıyor, böylece muhtemel bir füze saldırısından sakınmaya çalışıyordu. Kâh yere çakılacak gibi oluyor, kâh dağların arasındaki boğazlara diklemesine dalıyorduk. Ölümle burun buruna olmanın endişesiyle keyfi, birbirine karışır gibiydi.
Çünkü ölümle burun buruna olmak, insana insanlığını hatırlatıyordu.
Tugayda geçirdiğim geceyi asla unutamayacağım. Her taraf askerdi ve benim de üzerimde bir askeri parka vardı. Birçok gazeteci arkadaş, tepeden tırnağa askeri giysilere bürünmüşler ve askerden ayırt edilmeleri neredeyse imkânsız hale gelmişti. Ama hep beraber üstümüzdekileri çıkarsak, aramızda hiçbir fark kalmıyordu. Hepimiz insandık ve insanoğlu çıplak doğuyordu.
* * *
Kalacağımız yer sanıyorum 8 ya da 10 kişilik kocaman bir çadırdan ibaretti. İçinde yerden 15 santim yüksekliğe konmuş portatif ve yastıksız yataklar ve onların üzerinde birer battaniye ve uyku tulumları vardı. Hapishane günlerimi hatırlamamak elde değildi. Ancak bu kez uyku tulumunun içine Pierre Cardin marka ipekli pijamalarımla girdim ve elimde olmadan gülümsedim. Bunun dışında her şey bir başka keyifti. Ara sıra duyulan silah sesleri, eğitim yapan erlerin yürüyüş kararı sayıları ve gecenin içinde bazen bastırıveren korkunç sessizliğin arasında uykuya daldım.
Sabahleyin gene helikopter, gene askerler, gene silahlar ve gene bilinmeyen birçok şeye gebe dağların arasındaydık.
Ama hissediyordum ki, artık hiçbir şey eskisi gibi değildir.
Her şey eskisinden daha iyi ve daha güzel olacaktır.
Bu savaş mutlaka bütünlük içinde mutlu bir barışa ulaşacaktır.
‘‘Temas muhakkak’’ olmayacaktır...
Paylaş