Paylaş
Paul A. Samuelson'un muhteşem iktisat kitabının arz ve talep bölümü şu küçük derkenarla başlar: ‘‘Bir papağana arz ve talep kelimelerini öğretebiliyorsanız, ona ekonomiyi öğretmişsiniz demektir.’’
Ben hükümetin KİT ürünlerine altı ay zam yapmama kararını öğrendiğim zaman bu sözleri hatırladım. Aklıma rahmetli Turgut Özal'ın tatil aylarında yanından ayırmadığı rengârenk papağanları geldi. Ola ki bu papağanlar arz ve talep kelimelerini Turgut Özal'dan öğrenmişlerdi. Ama anlaşılıyordu ki, Özal'ın yanında yetiştiklerini zannedenlerin değil ekonomiden, bu iki kelimeden bile haberleri yoktu.
Öyleyse bu kararı nasıl açıklamak gerekiyordu. Bu da basitti. Anladığım kadarıyla hükümet el attığı ya da el atmak zorunda bırakıldığı her işte çıkmaza girmiş, her hamlesinde duvara toslamış ve sonuçta karanlıkta labirentte kalanlar misali bir imdat kapısı arıyordu.
İnsan şaşkınlığa düşünce ne yapacağını bilemiyor ve böyle şaşkın ördekler misali dalıyordu.
* * *
Sadece hükümetin değil, bürokratik devletin de ipleri elinden kaçırmakta olduğu artık ayan beyan ortaya çıkıyordu. Bu oligarşik koalisyon 28 Şubat'la başlayan süreç içerisinde çok yere saldırmış ama hepsinde neredeyse tamamen eli boş dönmüştü.
Amaçların başında Refah Partisi'ni kapatmak ve Sarışın Güzel Kadın'ı CIA ajanlığına varan isnatlarda bulunarak siyaset sahnesinden silmek geliyordu. Ancak özellikle son zamanlarda Refah Partisi'nin kapatılması bence iyice zora giriyordu. Tansu'nun siyaset sahnesinden silinmesi çabaları onu silip atmak şöyle dursun, iyice büyütmeye başlamıştı. Ve sağlıklı bir kamuoyu araştırması yapılacak olsa şu anda DYP'nin -maalesef- tek başına iktidara gelebilecek çoğunluk sayısına yürümekte olduğu görülebilecekti.
Güneydoğu'da işler, askerin yapabileceğinin azamisini yapması sonucu bir noktaya gelmiş ve tıkanmıştı. Artık meselenin bir terör değil Kürt sorunu olduğu anlaşılmış ve bu işin savaşla bitirilemeyeceği görülmüştü.
Bir siyasi çözüm aranıyor, ama telaffuz edilemiyordu.
* * *
Ortam, RP'nin kapatılmasını aşırı derecede zora sokacak işaretlerle doluydu. ABD Dışişleri Bakanlığı açıklaması -gene maalesef- bu açıdan çok önemliydi. Amerika, Saddamik değil, demokratik bir Türkiye istiyordu ve Amerika'ya her fırsatta hot zot edenlerin buna karşı duracak güçleri yoktu.
O halde yol yakınken inattan vazgeçerek Türkiye'yi demokratikleştirmek ve dünyada saygın yerini almasını sağlamak gerekiyordu. Bunun ilk şartı önce kendimiz, sonra savaştıklarımızla barışmak ve topyekûn bir silkinme sağlayarak yukarılara fırlamaktı.
Enflasyon ancak böyle önlenir. Kalkınma ancak böyle sağlanır. Bağımsızlığa ulaşmanın yolu tam demokrat olmaktan geçiyordu.
O halde yapılacak şey, inattan vazgeçerek kamuoyu ve siyasal üstyapıda uzlaşmayı sağlamak ve başta anayasa olmak üzere tüm yasaları demokrat yasalarla değiştirmekten ibaretti.
İnattan vazgeçmek küçülmek değil, bilakis büyümek anlamına gelecekti.
Paylaş