Paylaş
Ona buna ‘emir eri’ diye sataşarak, kendi içindeki onbaşı kompleksini biraz olsun hafifletmeye çalışan rütbesiz Başbakan Mesut Yılmaz'ın Almanlar'a verdiği demeci İtalya'da öğrendim. Mesut Yılmaz bu demecinde ‘Kürt sorununda siyasi çözümden’ söz ediyordu.
Bu demeç beni sadece gülümsetti. Çünkü biliyordum ki, sadece yabancılar katında zevahiri kurtarmak için verilmişti. Ve işin en feci tarafı yabancıların Türkiye'de Mesut Yılmaz hükümetinin hiçbir geçerliliği olmadığını bilmeleriydi. Başta Amerikalılar olmak üzere, Avrupalılar da sivil görünümlü hükümet temsilcileri ile iş olsun diye konuşuyorlar, verdikleri mesajların kimlere onaylatılacağını önceden biliyorlardı.
Ayrıca, yabancılar Türk sivil yetkililerinin ağızlarından çıkan sözlere de aldırmıyorlar, bu sözlerin de askeri onaya muhtaç olduğunu çok iyi görüyorlardı.
Aslında, Türkiye'de de rütbesiz Mesut Yılmaz hükümetinin söz ve icraatlarını ciddiye alan sadece birkaç kişi kalmıştı ve bunların başında Mesut Yılmaz'ın hısım akrabaları geliyordu.
***
Bu arada unutmadan, önemli bir siyasinin geçtiğimiz günlerde bana söylediği bir cümleyi yazayım. Bu önemli siyasi, ‘‘Bu sözü önümüzdeki günlerde açıkça ben söyleyeceğim; şimdi adımı lütfen yazmayın’’ kaydını koyarak, şunları söylemişti:
‘‘Mesut Yılmaz'ın, bırakınız kimseye bir şey söylemeyi, ağzını açmaya bile yüzü olmamak gerekir. Nihat Erim bile Mesut Yılmaz'dan daha saygın bir konumdaydı.’’
Rütbesiz hükümetin ciddiye alınamayacağına bir başka önemli örnek de kendisine dikte edilen emirleri bürokrasi olanak verdiğince, sektirmeden yerine getirmeye kalkışmasıdır. Bu hükümet, aldığı emirlerdeki mantıksızlığı dahi araştırmak zahmetine katlanmamakta, bunları peygamber buyruğu imişçesine bir bir yerine getirmeye çalışmaktadır.
Anlaşıldığı kadarı hükümet, camilerdeki eylemleri zor yoluyla önlemeye çalışacaktır. Türkiye'nin dünya önünde yüzkarası olan Terörle Mücadele Yasası daha da utanç verici bir hale getirilecektir. Bu arada 163. maddenin daha da ağırlaştırılmış şekliyle bu yasaya yerleştirilmesi hiç de sürpriz olmayacaktır.
Kısaca Türkiye onu kurtarmak adına patlamaya hazır büyük bir bombaya benzetilecektir.
***
Umuyorum ki, yanlıştan bir an önce dönülür ve ellerinde bombanın fitili ile ateşleme aygıtını tutanlar, Türkiye'ye yazık etmekten bir an önce vazgeçerler.
Çünkü, yapılanların tümü Refah Partisi bahanesi ile Özal'ı bir kez daha öldürüp gömmeyi amaçlamaktadır. Anavatan Partisi eliyle Türkiye'yi dünyaya açan Özal'ın ‘birey özgürlüğü’ felsefesi gene aynı parti eliyle tarihe gömülmeye çalışılmakta ve devletin en karanlık sultası Türkiye'nin aydınlık ufuklarına yapıştırılmaktadır.
Ne var ki, ufuk karanlığı delip geçecektir.
Paylaş