Paylaş
İlk ışık söndürme eylemine bütün varlığımla katılmıştım. Üstelik bu eylemin asıl amacı ve anlamını anlatmaya çalışmış ve Türkiye'nin karanlıktan kurtulup, demokrasinin aydınlığına ulaşmasında önemli bir aşama yapmakta olduğunu savunmuştum.
Bununla da kalmamış, Türkiye'de demokrasiden yana tüm kesimlerin bu eyleme katılmalarını ısrarla istemiştim.
Ancak o zaman eylemin gerçek anlamı kimse tarafından doğru dürüst anlaşılamadı. Herkes bilinçaltında kızdığı ne varsa ona karşı çıkmak adına eylem yaptı; tencere tava şakırdattı; kıyametleri koparttı.
Sonuçta elde var sıfır eksiye dönüştü. Ülkede varolan birazcık demokrasi de mevzilerini yitirdi; demokrasinin yerini aydınlığı değil karanlığı savunanlar aldılar. Demokrasinin yerini toplumun ayak tabanlarını sürekli ateşte tutmak isteyenler aldılar.
Ve bunlar topluma önce kendi yarattıkları paranoid hayaller mahsulü iç öcüleri göstererek yüreklere korku saldılar.
Şimdi de gene paranoid hayallerinin ürünleri olan dış öcüleri gösteriyor ve toplumu gene korku ve tedirginlik içinde tutarak işlerini yürütmeye çalışıyorlar.
Başaramayacaklardır.
* * *
Şimdi yeniden, ‘‘Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık’’ eyleminin arifesindeyiz. Ancak anlıyorum ki, bu eylemin temel amacı topluma gene yanlış yansıtılıyor. Toplum, eylemi Susurluk olayında iş olsun diye içeriye tıkılmış birkaç polisin tahliyelerine karşı bir eylem sanıyor.
Oysa Susurluk olayı asla birkaç polisten ibaret değildi. Susurluk olayı devletin çetelerle iç içe geçmiş olmasının ve ancak bu şekilde ayakta kalabilmesinin göstergesiydi. İşte mesele buradadır.
Devlet bir somutluk değil, bir faraziyedir. Devleti insanlar kafalarında yaratırlar ve kendi iyilikleri için çaba göstermesini arzularlar.
Şu andaki devlet bizim kafalarımızda yarattığımız devlet değildir. Biz mafya ile iç içe geçmiş bir devleti asla düşünmedik. Biz tüm kurumlarıyla yozlaşmış bir devleti asla düşünmedik. Biz öcüler göstererek bizi korkutan, gizli kapaklı işlerini açığa vurmayan ve bu uğurda her şeyi göze alan bir devlet istemiyoruz. Biz, bizden aldığı paranın hesabını bize vermeyen, yaptıkları ve yapmadıklarının demokratik yollardan soruşturulmasına karşı çıkan bir devlet istemiyoruz.
Biz, kendi devletimizin peşindeyiz; onu arıyoruz.
O devlet, ‘‘Demokratik devlet’’tir.
* * *
İşte gene ışıklarımızı söndüreceksek, bu uğurda söndüreceğiz. Bu kez aydınlık isterken daha beter karanlıklar getirmemek için dikkatli olacağız. Hiçbir istisna kabul etmeden devletin yozlaşmış tüm kurumlarının üstüne gidecek ve onları demokratik devlet kurumları olarak yeniden yapılandıracağız.
Hiçbir kimse ya da kurumun gazına gelmeyeceğiz. Hamasi edebiyatlara, ‘‘Vatan, Millet, Sakarya’’ çığlıklarına aldırmayacağız. Gerçeği, daima gerçeği arayacağız.
Ve bulacağız.
Paylaş