Paylaş
28 Şubat sonrası askeri brifinglere çağrılmamaktan dolayı pek memnundum. Bu içten memnuniyetimi, yazılarımda dile de getirmiştim.
Sen misin bunları yazan; aradan pek uzun zaman geçmeden masamda bir faks buldum. Mesaj, Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak imzasını taşıyordu. İçinde bir süre önce gittiğimiz dört günlük Güneydoğu gezisi çağrısı vardı ve ‘‘Katılmanızı yürekten dileriz’’ ibaresi ekliydi.
Duygusal çağrılara kulak tıkayan takımından olmadığımdan bu geziye gittim ve çok da iyi ettim. Dört gün boyunca, asker gibi yaşadık. Gezi dönüşünde de maçaları sıkıp geziye gelemeyenlerin küfürleriyle haşır neşir olduk. Hasılı pek eğlendim.
Geçenlerde masamda ‘‘yürekten dileriz’’ ibaresiyle biten bir faks daha buldum. İmza gene aynıydı ve bu kez, harp okullarına üç günlük bir gezi düzenlendiği bildiriliyordu. Her harp okuluna birer gün ayrılmıştı.
Yürekten istendiğine göre bu geziye de kısmetse gideceğim. Ancak bir maruzatım var. Şimdi onu arz edeceğim.
* * *
Ben 1991 yılında, Kara Harp Okulu'na davet edilen elli küsur gazeteciden biriydim. O sırada Günaydın Gazetesi Ankara Temsilcisi ve yazarıydım.
Sabahleyin hep birlikte Harp Okulu'nu teşrif ettik; her tarafı gezdik. Öğle yemeğini öğrencilerle yedik.
Bir çorba, etli yemek, barbunya pilaki ve helvadan ibaret yemeğin sonundaki helva bana pek sası geldi. Gene de bitirdim.
Tam o sırada rahmetli Uğur Mumcu, komutanın yanında protokol masasında oturmanın avantajıyla yemeğini erken bitirmiş olarak yanımdan geçti. ‘‘Yavuz, helva ne güzel değil mi?’’ diye sordu.
Hayretle yüzüne bakarak, aynen, ‘‘Oğlum, sen gerçekten asker olmuşsun’’ cevabını verdim. O da, ‘‘Yok ya, gerçekten güzel’’ dedi.
Sonra Harp Okulu'ndan ayrıldık, herkes gün ile ilgili değerlendirmelerini yazdı. İçlerinde tek münafık ben çıktım.
Benden gayri herkes, Harbiye'nin her açıdan şahane bir yer olduğunu çiziktirmiş, bol bol övgü düzmüşlerdi.
Ben de ‘‘Koğuşlar mezarlık gibi çıplak, çocuklar annelerinin resimlerini bile asamıyorlar, bir tek poster asmak bile yasak. Üstelik helva da çok kötüydü’’ diye yazmıştım.
Bu yazı beş yüz bin tirajlı Günaydın'da çıkınca Genelkurmay ses etmedi. Ama ertesi gün bin beş yüz tirajlı Ankara Ulus yazıyı iktibas edince zamanın Genel Sekreteri Hurşit Paşa bana telefon etti:
‘‘Velilere mahcup olduk; zor durumda kaldık’’ dedi.
* * *
Bu kez Harp Okulu'na özel davet edildim. Okuldaki bir manzara posteri bana gösterildi. Helva yerine de kadayıf ikram edildi. Üstelik komutanın masasında yedim. Tabii bunları da yazdım.
Bu kez herkes pek memnun oldu.
Maruzatım budur.
Asker Güneydoğu gezisinde beni tanıdı; tanımayanlar için söylüyorum:
Helvasına güvenen beni harp okuluna çağırsın.
Yoksa yol yakınken bu sevdadan vazgeçsin...
Paylaş