Paylaş
Şimdi birtakım aklı evveller, benim Sarışın Güzel Kadın ve daha birtakım milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına karşı çıktığımı zannedecekler. Zannetsinler...
Bu güzelim ülkeyi zaten bu tür kafalar çağdışına ittiler. Batı'ya ulaşacağız derken, Batı'nın karşısında tüm sınavlarda bizi çaktırdılar.
Ve gene bunlar, Batılılaşmanın demokratikleşme olduğu gerçeğini bir türlü kavrayamadılar. Demokrasiden sürekli uzak düştüler. Hayali düşmanlar yaratarak ülkeyi bir savaş arenasına çevirdiler. ‘‘Biz'' ve ‘‘Onlar'' ayırımı yaptılar.
Başkasının gözlüğünden bakmayı, kendilerini başkasının yerine koymayı asla düşünmediler. ‘‘Hep biz haklıyız'' diye yırtındılar.
Kendi kafalarındaki güdük düşünceleri yıllarca beyinlerimize kazımaya kalkıştılar.
‘‘Komünistlik yapılacaksa onu da biz yaparız'' diyenler işte bu kafalardır.
Bunların bir gün ‘‘Şeriat getirilecekse onu da biz getiririz'' demeleri de ihtimal dahilindedir.
* * *
Şimdi de milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması yolunda kıyametler koparıyorlar. Ve bu istemlerinin ne sonuçlar vereceğini akıllarına bile getiremiyorlar.
Milletvekili dokunulmazlıkları en son 2 Mart 1994 Çarşamba günü TBMM'de kaldırıldı. DEP Milletvekilleri sivil görünümlü bir darbecikle dokunulmazlık zırhları ellerinden alınarak polise teslim edildiler.
Bunu TBMM yaptı ve sadece Erdal İnönü direndi.
Olayın TBMM'nin intiharı anlamına geldiğini anlatamadı.
İşte o gün TBMM kendi fermanını yazdı, imzaladı, mühürledi.
Meclis'i Meclis yapan ruhu zedeledi. Kendileri gibi halk tarafından seçilen insanları içinden koparıp attı.
Bu işin başını, benim Sarışın Güzel Kadın dediğim hanımefendi hazretleri çekti. Perde arkasında, zamanın komuta kademesi vardı.
Sarışın şimdi kafasını taşlara vuruyor olmalıdır.
* * *
Ben aslında bırakınız dokunulmazlıkların kaldırılmasına, dokunulmazlık kavramına da karşıyım.
Ne var ki böyle bir durum, gerçekten demokrat bir ülkede gerçekleşebilir. Üstünlüğün hukukunun değil, hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir ülkede gerçekleşebilir.
Türkiye'de dokunulmazlık, TBMM'nin haysiyet meselesidir. Sivillerin sığınabilecekleri belki de son sığınak olarak hâlâ durmaktadır.
Eğer bu kavram ortadan kaldırılırsa, sivillerin hiçbir savunma barikatı kalmayacaktır.
TBMM artık, sivil olmayan güçler adına hareket edemez. Kendi haysiyetini korumak zorundadır.
Yeniden yapılanma yasalarını çıkarmak, hukuku bağımsız kılmak, tek yargı kavramını getirmek zorundadır.
Kendi içinde birbirine girecek bir TBMM kendi sonunu hazırlayacaktır.
Yakın tarih bunun örnekleriyle doludur.
Paylaş