Paylaş
Değil Türkiye'nin, dünyanın yetiştirdiği en büyük yazarlardan biri, Almanlarca ödüle layık görüldü. Bu ödül, onun için bir ‘‘barış ve kardeşlik’’, bizim için de bir ‘‘utanç ödülüdür’’.
Utanç ödülüdür çünkü, biz yetiştirdiğimiz bu büyük yazarı Güneydoğu savaşı konusunda barışçı düşüncelerini söylediği için mahkemelerde süründürdük ve yargıladığımızı zannettik. Oysa biz onu yargıladığımızı zannederken hem kendi halkımız, hem bütün dünya kamuoyu tarafından yargılanarak mahkûm edildik; dünyanın dışına itildik.
Sonuçta onu ezemediğimiz için içimiz kan ağlayarak, düşünceye pranga vuramadığımız için adeta kurdeşen olarak beraat ettirmek zorunda kaldık.
Aksi halde dünyada yapayalnız kalacaktık.
Ancak iyi ki Yaşar Kemal bu ödülü aldı ve uzun bir süredir tekrar karanlıklar altına gömülmüş anlamsız kardeş kavgası biraz olsun ön plana çıktı. Bu kardeş kavgasının artık bitirilmesi, kanların durdurulması ve TC toprakları üzerinde yaşayan herkesin kendi kimlik, kültür ve tarihlerine sahip çıkarak birbirleri ile kucaklaşmasının zamanı gelmiştir.
* * *
Gelmiştir hatta geçmektedir, çünkü Susurluk olayı ile ufaktan da olsa su yüzüne çıkan birtakım gerçekler bu kardeş kavgasının aslında kolayca bitirilebileceğini, ancak özellikle bitirilmek istenmediğini göstermektedir. Bana öyle geliyor ki, artık Güneydoğu operasyonlarını alışılmış vakalar haline getiren ve Kuzey Irak'a girip çıkmaktan neredeyse başı dönen asker de bu savaşın bitirilmesini istemektedir. Aklı başında ve iyi niyetli herkes bu savaşın bitirilmesini istemektedir. Birazcık düşünebilen herkes savaşın tek başına bir çözüm olmayacağını bilmekte ve ondan öte çözümler için kafa yormaktadır.
Ne var ki, bu savaş bir türlü bitmemektedir.
Bitmemektedir, çünkü, sanki birtakım gizli eller savaşın sürmesini istemekte ve yangına körükle giderek kendi çıkarları doğrultusunda kan ticaretine yönelmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün gücüyle ortaya çıkarması gereken işte bu gizli ellerdir; Susurluk olayının sonuna kadar çözümü işte bunun için şarttır.
* * *
Geçenlerde, Kamran İnan'ın bir kokteylde Genelkurmay Başkanı'na söylediği, ‘‘Kıbrıs'ı oradan alıp götürecek değiller ya’’ sözü ilginçtir. Herkes düşünmelidir ki, bir ada olan Kıbrıs bir yere gidemiyorsa, Türkiye'ye taşı toprağı dışında tarihi, kültürü, kanı, canı, ruhu ve yüreği ile bağlı olan Güneydoğu evleviyetle hiçbir yere gitmeyecektir. Türkiye asla bölünmeyecek, bütün kalacaktır. ‘‘Bölünüyoruz’’ çığlıklarında mantığın zerresinin bulunmadığı ve bu çığlıkların aslında karanlık çıkar çığlıkları olduğu apaçıktır.
Yaşar Kemal'in muhteşem ödülüne bu açılardan yaklaşalım. Bir neslimizi feda etmeden aydınlık, barışık ve sevgi dolu ufuklara yönelerek geleceğin Türkiyesi'ni yaratalım. Kanımız yanında ekmeğimiz ve aşımızı da emen bu anlamsız savaşı artık bitirelim.
Haydi.
Paylaş