Paylaş
Geçenlerde Erbakan'la bir akşam yemeği yedik. Son birkaç ay içinde grup halinde yediğimiz üçüncü yemekti. İlk iki yemek sırasında Erbakan, Başbakanlık'ta uzatmaları oynuyordu. Başbakanlık Konutu'nun resmi atmosferine bir hüzün çökmüştü ve Erbakan dışında herkes, Konut'ta son günlerin yaşandığını biliyordu.
Ancak Erbakan, aşırı iyimser görünüyor, hükümetin süreceğini ve normal seçim zamanına kadar gideceğini söylüyordu.
Sonra bilinenler oldu. Erbakan ve Tansu götürüldüler ve yerlerine Yılmaz, Ecevit, Cindoruk üçlüsü getirildi.
Ortalık bir anda sütliman olmuş gözüktü. Çoğu kişi bir rahat nefes aldı. Hükümet ilk görevini yapmadan önce, para aramaya başladı ve bu parayı zam yaparak halkın sırtından kazıdı.
İlk şoku o zaman yaşamıştık.
Derken otomobil hikâyeleri ortaya çıktı. Popülizmin doruklarına tırmanıldı. Arkasından eş-dost-akraba hikâyeleri başladı. Susurluk olayı sanıkları tahliye edildiler.
Bu kez iyice kafalar karıştı.
* * *
Şu anda, halkın önemli bir bölümünün kafası bıçak sırtındadır. Ve bunlar ‘‘Şeriattan kurtulduk; çok şükür’’ diyen kafalardır.
Yakında bu kafalar, ‘‘Biz ne yaptık?’’ diye düşünmeye başlayacaklardır. Çünkü, olay bir Türk filmi halini almış, esas oğlan kurtardığı kızla bu kez bizzat ilgilenmeye(!) başlamıştır.
Esas oğlanın arkasındaki ‘‘Batı Çalışma Grubu’’ artık iyice araştırılması gereken bir olgu halini almıştır. Devlet Memuru Bülent Orakoğlu, Askeri Mahkeme'ce tahliye edilmiş, Onbaşı Kadir Sarmusak'ın ifadeleri iyice zihin bulandırmıştır.
Bütün bu gelişmeler beni hiç şaşırtmamaktadır. Olayın bir gün nerelere dayanarak yıkıp geçeceğini biliyorum.
Velakin, Batı Çalışma Grubu ismine birazcık takıyorum.
Bence bu grubun adı değişmeli ve ‘‘Doğu Çalışma Grubu’’ olmalıdır.
* * *
Nazlı Ilıcak'ın verdiği yemekte Erbakan, Batıcılığı savundu.
Batıcılığın, insan hakları ve demokraside ileri adımlar atmak olduğunu söyledi ki, doğruydu.
Altına imza koyduğumuz milletlerarası insan hakları anlaşmalarına uymadığımızı, oysa bunların Anayasa'lardan üstün olduklarını söyledi ki, doğruydu. Bu haliyle Erbakan, BÇG'den çok daha Batı yanlısıydı.
Aklı suya ermişti ve demokrasiden başka yol olmadığını anlıyordu.
Oysa rütbesiz Mesut Yılmaz Hükümeti, asla Batı yanlısı değildi. Uygulamalarının insan hakları ve demokrasi ile en ufak ilgisi yoktu. Bu hükümet, Türkiye'yi Batı'dan resmen koparıyor, Doğu'ya götürüyordu.
Bu hükümet bence, tersine bir ‘‘şak-tak’’ hükümetiydi.
Avrupa Birliği hedefinden vazgeçmiştik. Batı'dan fena dışlanmıştık.
Batılı olmayı Erbakan'dan öğrenecek kadar acz içine düşmüştük.
Bu ayıp da bize fazlasıyla yeterdi.
Paylaş