‘Ağlama salkım söğüt ağlama’

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

Açıkçası, Hüsamettin Cindoruk'un nerede patlayacağını merak ediyorum. Geçenlerde, hükümetteki ANAP talanı konusunda bir açıklama yaptı. Resmen isyanları oynadı. ‘‘Devlet, ANAP'ın çiftliği gibi kullanılıyor'' diye sızlandı.

‘‘Hükümetten çekilir, dışarıdan destekleriz'' diye mızıldandı.

Ne var ki, arkasından yüz seksen derece çark etti. Demek ki iyi sıhhatte olsunlar, Cindoruk'un hükümetten çekip gitmesine izin vermemişlerdi.

‘‘Hep böyle kal'' buyurmuşlardı.

Aslında demokrat özlü ve saygın bir adam olan Cindoruk, zamlar konusunda da sesini çıkarmaya çalışmıştı.

Hatta, akaryakıta gelecek ek zamları bir süre erteletmeyi de başarmış; ama o kadarla kalmıştı.

Önceki gün Cindoruk'un bir sızıltılı demecini daha radyodan dinledim.

Dün gazeteleri açtıysam da demecin tümünü bulamadım. Kimilerinde hiç bulamadım. Ama kulaklarıma inanırım; demeç doğruydu.

Cindoruk, ‘‘İnsanlar bir ülkede istedikleri yere gitme hakkına sahip olmalıdırlar, demokrasi budur'' buyurmuştu.

* * *

Cindoruk bununla da kalmamış, ‘‘Barış konvoyu''nun otobüslere binmiş haline reva görülen muameleyi içine sindiremediğini belirtmişti.

Söylediklerine katılmamak imkânsızdı. ‘‘Barış treni'' muhterem yöneticilerimizce, fevkalade korkuyla karşılanmıştı.

‘‘Ya, bu tren ülkeye hafazanallah barış getirirse'' diye düşünülmüştü. Trenin adı ‘‘savaş treni'' olsa, sınırlar ardına kadar açılacak ve tren ülkeye buyur edilecekti.

Biz çok erkek millet olduğumuzdan savaştan asla korkmaz, ama barıştan fena korkardık. Barış treni denince tüylerimiz bundan ürpermişti.

Cindoruk, kavgacı görünümlü olsa da aslında halim-selim iyi bir insan olduğundan, barıştan ürkmüyordu.

Belki de son zamanlarda ‘‘Nereden nereye geldim'' diye düşünüyordu.

Öyle ya, üç-beş kişilik iddiasız bir ‘‘anti-Tansu'' partisi halinden çıkarılmış, grup şekline döndürülmüştü.

Aklında havsalasında yokken, hükümet ortağı edilmiş, umut pompalanmıştı.

Ama işin faturası acı çıkmıştı. Cindoruk bunu kısa sürede anlamıştı.

Şimdi sızlanıyor, mızıldanıyor, hatta ağlıyordu.

* * *

Ağlayan yalnızca o değildi. Işılay Saygın adlı, saygıdeğer bir hanımcağız da aynı kervandaydı.

Bu hanımcağız, sansasyon yaratmadan duramıyordu. Kadınları sever görünüyor, onların dayak yememelerini sağlamaya çalışıyordu.

Önceki günkü gazetelerde okuduğuma göre, erkeğin zinasını yeniden getiriyor; ama kadının zinasına dokunmuyordu.

Kadınların zina iddiasıyla basılarak muayeneye sevk edilmelerine, ele güne rezil olmalarına itirazı yoktu. Zinanın suç kalmasına itirazı yoktu.

Bu ne perhiz ne lahana turşusuydu?

Bütün bunların yanında hükümet bir de ‘‘torbaya dolaşmış''tı.

Böylesi güdümlü bir organ, daha beterine de müstahak görünüyordu.

Yazarın Tüm Yazıları