Belediyeler Avrupa’da otoyola geçişi engelleyen tel ve çitlerden burada da yapmalı. Böylece belki yola çıkan hayvanların ezilmesini önleyebiliriz
Her gün işe gelirken ve eve dönerken TEM’de toplam 60 kilometre yol yapıyorum. Bazen yol kenarında o kadar çok ölü kedi ve köpek görüyorum ki, kilometre başına kaç tane düştüğünü sayamıyorum. İnsanın sabahını üzüntüye boğması bir yana, günlerce orada durduklarından ciddi bir sağlık tehditi oluyor garipler. Bazen o kadar uzun kalıyorlar ki öldükleri noktada, günbegün nasıl çürüdüklerini görebiliyorum yanlarından geçtikçe. Sanırsınız canlı belgesel izliyorum. Her seferinde bir ‘offff’ çekiyorum ve ölüye rahmet diliyorum. Evet, şaka yapmıyorum. Dinimizce caiz midir bilmiyorum ama ölü hayvanların da öbür dünya için duaları hak ettiğine inanıyorum. 120 kilometre hızla giden bir sürücüden, birdenbire önüne çıkan kediyi ezmemek için belki de onlarca insanın ölümüne sebep olacak bir hamle yapmasını beklemeyecek kadar realistim. Yavaş gitmek, özellikle öndeki araçla arada mesafe bırakmak bir yol ama esas çözüm, o zavallı hayvanları otoyollara çıkarmamaktan geçiyor. Peki bunun için ne yapacağız? E5 ve TEM kenarında yaşamaya çalışan hayvanların her birine teker teker “sakın caddeye çıkma” mı diyeceğiz? Oldu, tabii... Sahipsiz hayvanlar ağırlıkla insan olan yerlerde yaşıyor. Yani Allah’ın kırsalında karşınıza bir hayvan çıkma ihtimali çok az. Dağdaki geyikleri falan saymıyorum tabii. Avrupa’da nerdeyse tüm şehirlerde otoyol kenarında konuşlanmış yerleşim bölgelerinde yola geçişi engelleyen çitler veya teller mevcut. Hem hayvanları hem de insanları koruyor, trafik gürültüsünmü de azaltıyor. Belediyelerimiz bunu yapabilir acil önlem olarak. Hem de bir taşla çok kuş vurmuş olurlar. TEM’de karşıdan karşıya gaçmeye çalışan insanlar da var maalesef. İkinci adımsa, sadece ezilen hayvanları değil, sokak hayvanlarıyla ilgili birçok soruna birden çözüm olacak bir öneri: Kısırlaştırma. Bu, yıllar önce halledililmiş olması gereken bir zorunluluk. Belediyelerin itlaf yerine iyi organize edilmiş, sistematik kısırlaştırma yapması gerekiyor.
Muşka iyice abarttı
Yeni eve geldik geleli Muşka ve Karaçi’ye bir haller oldu. Terasta onları bekleyen canavar Pudra ve Beşiktaş yüzünden mi yoksa enerjisi mi daha iyi bilmem, gündüzleri evin en arkasındaki çalışma odamızdan çıkmıyorlar. Bütün gün orada yatıyor, çişe-yemeğe salona gelip hiç oyalanmadan geri dönüyorlar. Annemin “Bu kedileri ne yapacağız” derdi de otomatik olarak halloldu böylece. Leyla ön tarafta tüysüz alanda, onlar arkada. Gündüz gönüllü oda hapsindeki kedilerimiz, işten döndüğümde de pek ortaya çıkmıyor. Merhaba dercesine kapıdan bir görünüp geri gidiyorlar. Ama ne zaman sevgilim işten dönüyor, o an ikisi de kalıcı bir şekilde salona teşrif ediyor. Hem de ne etme! Muşka en öz babasının koynundan çıkmıyor. Göğsünde yatamıyorsa kucağında oturuyor. Ben kıskançlıktan ölüyorum tabii. Resmen bana yüz vermiyorlar! Uyku saati gelince yine değişiyor tablo. Çünkü Muşka efendi yatakta kendine yeni yerler belirledi. Eğer yatağın tammm ortasına yatamıyorsa, Boa yılanı gibi benim üzerime çörekleniyor. Sabaha kadar dön dönebilirsen. Kalkıyorum, kenara koyuyorum, iki dakika sonra yine tepemde. Sevgilimle aramıza tekir kedi girdi!