Bu kısa özürden sonra hemen evdeki yeni düzeni anlatmak istiyorum. Yeni düzen derken abartmıyorum. Gerçekten her şeyimiz değişti, bizimkilerin yattıkları yerler bile... Ama kimse mağdur, mutsuz değil. Efe’ye her gün tekrar tekrar aşık oluyorum desem yeridir. Dünyanın en tatlı köpeği, artık dünyanın en tatlı abisi de! Leyla’yı hastaneden eve getirdiğimiz gün bizi biraz korkuttu gerçi. Eve girdiğimizde ana kucağını antrede Efe’nin önüne koyup, “Bak bu senin kardeşin, artık onu da koruyacaksın” dedik. Demez olaydık! Saatlerce viykleyerek etrafında dolandı, kızın yanına çıkmak istedi. O yüzden ilk gece odaya bile almaya korktuk, kapımızı kapatıp yattık. Ama o kadar çok ağladı ki, dayanamayıp gecenin köründe açtık kapıyı. Korkumuz gereksizmiş. Ne kadar rahat bırakırsak, o kadar sakin oluyormuş meğerse. Efe, teslim olmuş bir mutlulukla geldi, kızı uzun uzun kokladı ve ayak ucumuzdaki yatağına yattı. O günden beri de hiç öyle taşkınlıklar yapmıyor. Arada sırada geliyor, kızı kokluyor, bazen kafasının arkasını yalıyor ve yanına yatıyor. Birkaç kere de elini, yüzünü yaladı, annem duymasın! Leyla kucağımızdayken hep peşimizde, adım adım bizi takip ediyor, gözü sürekli üzerinde. Emzirirken ayağımın dibine yatıp kapıyı gözetliyor. Ama en tatlı, bazen de çıldırtıcı halleri Leyla ağlarken. Peşimizde dolaşıp sanki o da ağlıyormuş gibi sesler çıkarıyor. Kız yıkanırken mutlaka onun da banyoda olması gerek! “Korkma yahu, kardeşine kötü bir şey yapmayacağız” diyoruz her seferinde. En mutlu olduğu anlar, koltukta veya yatakta üçümüz birden kucak kucağa yatarken. BEŞİKTEN İNMEYEN MUŞKA Karaçi ve Muşka ne yaptılar derseniz... Karaçi’den başlayayım: Hiçbir şey. Hiiiç umurunda değil. Bazen beşiğin etrafında dolanıyor, bebek arabasını kokluyor, odasını teftiş ediyor ama Leyla’yla işi olmuyor. Şimdilik iyi bir durum. Üstüne oturur falan diye korkmama gerek yok yani. Bir de yeni uyku yeri buldu kendine. Kızın banyodaki küvetinin üstündeki alt değiştirme minderi. Bütün gün ve gece orada takılıyor artık. Yatak odalarına giremediği için ses çıkarmıyoruz. Yakında onun da altını bezleyeceğiz. Ama o Muşka var ya o Muşka! “Bu evin gerçek bebeği benim, Leyla değil” der gibi bir hali var. Emzirirken gelip kucağıma oturmaya çalışıyor. Sürekli beşikten, yataktan, ana kucağından ve portbebeden topluyoruz herifi. Eminim, boş bıraksak kızın yanına girecek. O yüzden de geceleri salonun kapısını kapatıyoruz, Leyla’ya ait tüm eşyaları örtüyoruz. Yine de halinden şikayetçi gibi değil, çünkü salon ona kaldı. Leyla’nın eğitici yanları da yok değil. Efe, her kapı çaldığında havlamamayı öğrendi mesela. Yıllardır uğraşıyoruz, kısmet bugüneymiş. Gelen giden o kadar çok ki, çalan her zilde kapıya saldırmak o kadar heyecanlandırmıyor galiba artık. Gerçi Leyla’nın havlamalardan rahatsız olduğu yok. Rahatsız olan bizdik. Muşka dibine gelip canhıraş miyavladığında da uyumaya devam ediyor Leyla. Havlama ve miyavlamaları anne karnında sürekli duyduğundan, onun için hayatın bir parçası bunlar. Bakalım büyüyünce ne olacak, bu dört ayaklıları gerçek kardeşi mi zannedecek?