Vaka 1: Geçen hafta iş çıkışı eve dönerken, Küçük Bebek yokuşunda ters yöne giren bir taksi, gözümün önünde bir kediye çarptı.
Şoför aynadan geriye baktı, durmaya tenezzül etmeden bastı gitti. Sağa çektim, koca göbeğime aldırmadan kendimi trafiğin ortasına attım. Zavallı kedi acı içinde kıvranıyor, durduğu yerde uluyarak taklalar atıyordu. Yoldan geçen birinin de yardımıyla kediyi yakaladım. Görüntüsü korkunçtu. Sağ gözü bütün yuvasıyla birlikte dışarı fırlamış, çene ve ense şakır şakır kanıyor. Hemen yakındaki veteriner kliniğini aradım, koşa koşa gelip kediyi kliniğe götürdüler. Ben de onlarla birlikte gittim tabii. İlk tespitleri hiç moral verici değildi: Gözle görülenlerin dışında bilinç kaybı, nefes düzensizliği, iç kanama tehlikesi... İlk 48 saat önemli, dediler, ne olacağını tahmin edemeyiz. Bir sürü iğne oldu, serum takıldı, bilinmezi beklemeye başladık. Bu hafta başında çenesinden ve kafasından büyük bir ameliyat geçirdi. Bir gözünü kaybetti ama güçlü çıktı, hayata tutundu, ismini Güçlü koyduk. Hayvanın çektiği acılar bir yana, sokak hayvanı kontenjanından da olsa ödeyeceğim yüzlerce lira ile sonuçlandı olay.
O taksiye ne yaptım derseniz; bulamadım. Hızla kaçınca plakasını alamadık. Üzerinde yazan “x taksi” durağı da yokmuş meğerse. Kaçak taksiymiş. Vaka 2: Sabahları park arkadaşım olan Şenol Bey ve köpeği Goldi’yi bir haftadır görmüyordum. Bugün tam mesaj atacaktım ki, sabah Şenol Bey’le karşılaştık. Gözleri kıpkırmızı, yüzü çökmüş. Goldi, geçen hafta kaza geçirmiş. Amerikan labrador olan Goldi, ırkının en irilerinden. Genelde uysaldır ama o sabah bir dişinin kokusunun peşinden koşarken Şenol Bey’in elinden kurtulmuş, yolun kenarına inmiş. Ve tabii ki gereğinden hızlı giden bir otomobil hiç yavaşlamadan çarpmış. Şenol Bey yanına koşana kadar da kaçmış. O telaşla plakayı alamamış Şenol Bey. Goldi’yi veterinere götürdükten sonra varsa Mobese kaydını istemek ve şikayetçi olmak için karakola gitmiş. Polisler kaza geçirenin köpek olduğunu duyunca ciddiye almamışlar bile. Oysa bir hayvana çarpıp kaçmak, 5199 sayılı kanuna göre suç. Goldi hayatta, kırığı veya kanaması yok ama arka bacak sinirlerinde ve kaslarında problem var. O günden beri yürüyemiyor. Şenol Bey evin bir odasını Goldi’ye bakım odası yapmış, her gün veterinere gidiyor, umutla iyileşmesini bekliyorlar.
Vaka 3: Güçlü’nün ameliyatı ve bakımı için yardımıma koşan veteriner kliniğinin sahiplendiği ve destek almadan baktığı onlarca sokak kedisi var. Aralarında çok güzel bir gri yavru vardı. Birkaç gündür görmüyordum. Güçlü’yü ziyarete gittiğimde sordum; sahip mi buldunuz, dedim. Cevap tokat gibiydi. Bir cumartesi gecesi sokak arasında otomobil çarpıp kaçmış. Beli kırılmış. Üç ameliyat geçirmiş. Arka odada bir kafeste, arka ayakları tutmaz bir halde yaşam savaşı veriyor hâlâ. Sonuç: Bu üç olay, son iki haftada sadece benim yakınımda yaşananlar. Şoförler hayvanları yok sayıyor. Bir kaza ihtimali anında bırakın durmayı, yavaşlamayı bile düşünmüyorlar. Özellikle de çok daha kontrollü ve dikkatli olmaları gereken küçük caddeler ve ara sokaklarda... Yasaları, karakolda görevli memurlar dahil kimse takmıyor, bilmiyor. Trafik kurallarıysa zaten ihlal edilmek için konulmuş gibi. Bu insanlara da oluyor, diyebilirsiniz. Evet, oluyor. Ama ben hayvanlar için buradayım. Onların da yaşam hakları var. Aynı insanların olduğu gibi: Kaliteli ve sağlıklı koşullarda. Bunu hatırlatmak için yazıyorum.