Paylaş
Daha önce (9.1.2014 tarihinde) yazmış olduğunuz “12 Soruda Yargılamanın Yenilenmesi” yazınızı okudum. Aziz Yıldırım’ın yeniden yargılaması kararını anlayamadım. Sizce bu karar doğru mu?
Faruk K.
Faruk Bey, Aziz Yıldırım hakkında İstanbul 16.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen karar için Savcı Abdullah Mirza Coşkun tarafından mahkemenin hatalı karar verdiği gerekçesiyle İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz edildi. Yargılamanın hangi durumlarda yenilenebileceği 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 311. Maddesinde tek tek sayılmış. Bu tek tek sayılı sebepler arasında, görebildiğim kadarıyla, savcının mütalaasında belirttiği nedenler bulunmuyor.
BALYOZ BU SEFER ADALETE İNDİ
Yasin Bey merhaba. Anayasa Mahkemesi’nin 9.Ceza Dairesi’nin Balyoz davası ile ilgili kararı hakkındaki yorumunuzu bir meslektaşınız olarak merak ediyorum.
Saygılar, Ahmet A.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç, 12 Ekim 2013’te Metehan Demir’e verdiği röportajda “Yargıtay’daki arkadaşlarımızı tanırım. Donanımlı, bilgili ve tecrübelidirler. Olaylara hakim, titizdirler. Bu nedenle hata yapma ihtimali çok düşüktür. Bunu ben değil zaten bütün Yargıtay bilir” demişti.
Dosya önlerine geldiğinde ise, mahkemenin son derece önemli hatalar yaptığına ve bu nedenle yargılamanın yenilenmesine karar verdi.
Fakültede okurken hocalarımız bazı hataları “fahiş hata” kabul ederdi. Sınavda diğer sorulara ne cevap verirsen ver sıfır alırdın. “Bu iş hukukun temelidir, bunu bilmiyorsa diğerlerini bilmesinin benim gözümde değeri yok” derlerdi.
Sahte bir delile dayanarak mahkumiyet kararı verilmesi de hukuk fakültesinde olsaydık sıfır alacak bir kağıt olurdu.
Ancak, Anayasa Mahkemesinin oybirliği ile aldığı balyoz kararının bundan çok daha büyük bir etkisi var: Bir mahkemenin, sahteliği ispat edilmiş delile dayanarak mahkumiyet kararı verdiği ve bu kararın Yargıtay incelemesinden geçebildiği Anayasa Mahkemesinin kararı ile sabit oldu.
Anayasa Mahkemesinin bu kararı Türk Hukuku bakımından çok önemli bir milattır. Bu karar nedeniyle sadece Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin değil, bugüne kadar Türk Adaletince verilmiş milyonlarca kararın tamamı tartışmalı hale gelmiştir. Kim bilir kaç kişi derdini anlatamadığı, arkasında kamuoyu desteği olmadığı için geçersiz deliller nedeniyle mahkum oldu, işlemediği bir suç yüzünden cezaevlerinde yatıyor?
Dileğim Anayasa Mahkemesinin balyoz kararının, sabahleyin kumsala vurmuş deniz yıldızlarını suya tekrar atmaya çalışan adamın avunmasına dönüşmemesidir. Evet, belki balyoz sanıkları suya yeniden döndü, ama ya geri kalanlar?
BARODA SEÇİM HEYECANI
Metin Feyzioğlu’nun Türkiye Barolar Birliği Başkanı seçilmesinden sonra 7 Temmuz 2013’te yapılan Olağanüstü Kongre ile Ankara Barosu Başkanlığı koltuğuna Sema Aksoy oturmuş, baroya “kadın eli” değmişti. Sema Aksoy’un görev süresi Ekim ayında sona eriyor, bu nedenle 63. Olağan Genel Kurul’da yarışacak Demokratik Sol Avukatlar Grubu ile Milliyetçi Avukatlar Grubu başkan adayları bugün ve yarın yapılacak önseçimlerle belirleniyor.
Kim seçilirse seçilsin, yeni başkanın en büyük handikabı, Metin Feyzioğlu’nun baro başkanlığı makamını toplum nezdinde getirdiği nokta olacak. Feyzioğlu, bu zamana kadarki klasik baro başkanı kalıplarının çok dışında bir başkanlık sergiledi; öyle ki Ankara Barosu, kamuoyunda muhalefet partilerinden bile daha güçlü hale geldi, yine örneğin Gelincik Projesiyle topluma da dokunmayı başardı. Sema Aksoy ise, kendisinin oluşturmadığı yönetim kurulu ile çalışmanın sıkıntılarını yaşadı.
Başkanlığı döneminde “tek adamlık” eleştirilerine maruz kalan Feyzioğlu aynı lider tavrını Barolar Birliği’nde de sürdürüyor.
Bakalım, yeni başkan, Feyzioğlu ekolünü mü benimseyecek yoksa Ankara Barosu’nu fabrika ayarlarına mı döndürecek yahut yeni bir anlayış mı getirecek zaman içinde göreceğiz.
Paylaş