Paylaş
Eskiden yol yok, vasıta yok. Ulaşım olanakları bugünkü gibi değil. En yakın ilin ilçenin merkezi, eşeksırtında yarım günlük mesafe.
O zamanlar, Türkiye bir tarım ülkesi, bırakın mısırı, buğdayı; sarımsağımızı bile kendimizin yetiştirdiği yıllar.
İşte çoğunluğu tarımla uğraşan halkımız, yazın “hasat zamanı” işinden olmasın diye, zamanın ileri gelenleri kanunu hazırlarken adli tatili icat etmişler. Çünkü her yerde mahkeme yok, mahkemeler sadece büyük yerlerde; ilin, bilemedin ilçenin merkezinde. Zaten nasıl icat etmesinler, tanık ya da sanık, kimi çağırsan gelmiyor. Yani işin aslı bu hâkim, savcı, avukat taifesine izin yaptırmak değil, maksat ekonomi zarar görmesin.
Adli tatil, öyle dışarıdan göründüğü gibi adliyenin tamamen kepenkleri indirdiği bir dönem değil. Adli tatilde dava açabiliyorsunuz ya da icra takibi yapabiliyorsunuz, hatta nöbetçi hâkimi bulursanız yazdığınız dilekçeyi havale bile ettirebiliyorsunuz.
Adliye koridorları hiç olmadığı kadar sessiz oluyor, hani eskinin nüfus sayım günlerindeki sokakların durumunu hatırlatan bir boşluk. İşiniz adliyeye düşmüşse, kalemdeki memur başını kaldırıp, herkes tatildeyken siz çalışıyorsunuz diye acıyarak bakıyor. Gözlerinden anlıyorsunuz. Tabi, herkes tatildeyken nöbetçi kalan o memura da sizin acıyarak bakma hakkınız var.
Bazen düşünüyorum. Kırk gün tatil yaptığımız için mi işler aksıyor, yoksa işlerin aksamadan yürümesi mümkün olmadığı için mi kırk gün umursamadan tatil yapıyoruz?
Hakim, günde otuz-kırk dosyanın duruşmasına çıktığı için mi kırk gün tatil yapıyor, yoksa kırk gün tatil yaptığı için mi günde otuz-kırk dosyaya duruşmaya çıkıyor?
Hadi, köylünün işinden kalmaması gerekçesine ikna oldum. Peki Danıştay, Yargıtay gibi köylüyle duruşması olmayan mahkemeler hangi sebeple adli tatile giriyor?
Ya, diğer sektörler de tatil konusunda yargıyı örnek alırsa ne olur halimiz? Mesela çöpçüler kırkbeş gün kaybolsalar ortadan, yerlerine nöbetçi bıraksalar. Ya da doktorlar kapatsalar tüm poliklinikleri, hastaneleri?
Türkiye’de en çok eleştirinin eğitim ve yargı sistemi üzerine yapılması ile en uzun tatil sürelerinin bu hizmetlerde olması arasında bir ilişki var mıdır acaba?
Haftasonları iki gün çalışmıyoruz. Dini bayramlar tatil. Milli bayramlar tatil. Yılbaşı, yılın bazı önemli günleri hep tatil. Bir de her yılın başında yaklaşık onbeş gün süren “dosya devirleri” gayriresmi tatilimiz var. Acaba diyorum, işlerin bitmesi için tatil günlerinde çalışsak, çalışma günlerinde mi tatil yapsak?
Hani adamın biri arkadaşına “çok yoruldum” demiş. Akıl vermiş arkadaşı “eee al başını git bi yere...”
Bizimki “amaaaan” demiş : başımı alıp gittikten sonra...
İnanın tüm tatil günlerimiz dosya okumakla, karar okumakla geçiyor. Okumadığımızda da aklımızın bir köşesi hep işle meşgul. Keşke diyorum bazen: Kafamızın yanında bir şalter olsa, indirsek onu, çıksak bir günlük bir tatile…
Paylaş