Paylaş
İznik Gölü Cinayeti
1999'un ilk Pazar yazısına böyle bir haberle haberle başlamak istemezdim. Fakat, kendimi tutamadım. Ayrıca, tutmamam gerektiğini biliyorum. Çünkü, canlı bir dünyada yaşamak istiyorum. Ve tüm insanların da bunu istediğini biliyorum.
Aslında bugün Kova Burcundan ve 1999 yılındaki aşklarından bahsedecektim. Fakat, bunu Kelebek'teki Yasemin'ce köşesine bırakıp şimdi ‘‘İznik Gölü’’nü tehdit eden bir tesisin yapılmak üzere olduğunu bildirmek istiyorum. Çünkü, bu haber çok önemli. Bu haberi duyup da duyarsız kalmak mümkün değil.
Atlas Dergisi'nin Ocak sayısı tam da yazıya başlamak üzereyken önüme geldi. Müthiş fotoğrafları ve iyi araştırılmış yazılarıyla gerçekten bilgilendirici bir dergi Atlas. Ve pazar yazısına başlamadan hemen sayfalarını şöyle bir karıştırayım dedim ki, ne göreyim;
‘‘İznik: Suskun gölün çığlığı’’ diye bir başlık. Göl de ‘‘çığlık’’ mı atarmış... Dereler çığlık atar da durgun göller en karmaşık duyguları bile sükunete kavuşturur diye bilirim.
Hemen altındaki yazıyı okumaya başladım. Şöyle diyor;
‘‘Gün geçmiyor ki, ülkemizin bir köşesinden çevre kirliliğiyle ilgili haykırışlar yükselmesin. Santral kurmak ya da maden aramak için nedense hep en güzel köşeler seçiliyor. Gökova, Bergama, Fırtına Deresi derken... Şimdi sıra İznik Gölü'nde...’’
Daha bu satırları okurken yüreğim hop etti. Marmara Bölgesi'nin bu en büyük gölü, kuşların barınağı, zeytinciliğin gözbebeği İznik Gölü ölecek. Onu da öldürecekler demek... Olamaz. İsyan etmeliyiz. Bu katliamlara bir son vermeliyiz. Yaşayan ve hayat veren ne varsa, bütün bunları teker teker yok edersek, biz nasıl yaşayacağız?
Neyse, hemen paniğe kapılmayalım diyeceğim ama, zaten o bölgeye kurulmuş olan bir sürü fabrikanın (Orhangazi'den Bursa'ya kadar) kirliliği Uludağ'daki çamların asit yağmurundan kısmen ölüyor olmalarından tutun da Bursa halkının kışın soluk alamayıp ölmesine neden olacak kadar şiddetli tehdit ediyor. Astım ve kalp hastalarının kışın bazı günler sokağa çıkamadıklarını orada yaşayan dostlarımdan biliyorum. Yani İznik Gölü çevresi zaten ölmeye başlamış bile. Henüz canlılığını koruyan İznik Gölü'de ‘‘Cargill Karapınar Mısır İşleme Tesisi’’nin Yüksek Planlama Kurulu ‘‘Özel Karar’’ı ve Başbakan Mesut Yılmaz'ın onayı ile kuruluş izni alması.
Evet, ne var bunda, adamlar mısır işleyecekler, diyeceksiniz. Doğrusu ilk önce ben de böyle düşündüm. Ancak, bu tesisin göl için yarattığı tehlike hakkında ‘‘Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği, Kimya Mühendisleri Odası Bursa Şubesi’’nin yaptığı araştırma çok ciddi ve dikkat çekici.
Atlas Rapor'unda açıklanan bu araştırmaya göre, Cargill yapacağı üretim için su çekmek zorunda. Su ihtiyacını da Orhangazi Ovası'ndan ve İznik Gölü'nün kaynağı konumundaki küçük göletlerden karşılayacak. Tehlikeyi yaratan da bu. Günde üç bin tondan fazla su çekecek olan Cargill, gölün bazı kaynaklarının kurumasına yol açacak ve göldeki su seviyesi düşecek. Tesisler, İznik Gölü su toplama havzası içinde yer almakla kalmıyor, aynı zamanda Devlet Su İşleri 1. Bölge, 2. Merhale Sulama Projesi kapsamındaki alanda kuruluyor. Yani arazi 1. sınıf tarım alanı.''
Daha fazlasını okumaya ve yazmaya yüreğim elvermiyor. Zaten bu kadar bilgiyle bile kurulmasına asla izin verilmemesi gereken bir işletme olduğu derhal anlaşılıyor. Bu bir cinayet. Ne gölde hayat kalacak, ne de topraklarda. bir de üstelik 1. sınıf tarım alanı kabul edilen böylesine değerli bir bölgeye hangi akla hizmet ettiklerini gerçekten merak ediyorum.
Türkiye'nin en kaliteli sofra zeytinleri, pirinç, kuşlar ve sayısız hayatın yok olup gitmesinin karşılığında ne kazanacağız? Haaa bitmedi bir de bu fabrika 3.000 tondan fazla suyu kullandıktan sonra atık sularını ne yapacak biliyor musunuz? Hem de bu sular arıtılmış oldukları halde mısırdan dolayı yüksek proteinli ve mısır posasının köpükleriyle birlikte Karsak Çayı'yla Gemlik Körfezi'ne boşaltılacak. Körfez zaten kirliydi, demek ki, hepten bitecek. Çünkü, köpük deniz yüzeyini tamamen kaplayacak ve denizin hava ile teması kesilecek. Böylece su altı yaşam da bitecek.
Fakat, bu bölgeyi tehdit eden unsurlar bitmiyor. Çünkü, Cargill A.Ş. tarafından kurulacak bu nişasta fabrikası yapıldıktan hemen sonra (Belki de inşaaı bitmeden) sırada bekleyen başta çimento fabrikası olmak üzere tam 16 sanayii kuruluşuna emsal teşkil edecek ve onlar da hemen kolları sıvayacaklar.
Bursa'ya bağlı İznik Gölü'nü katledecek bu projeye o bölgede yaşayan bütün halk karşı. Fakat, bu fabrikanın yapımına izin verildiğine göre karşı çıkmak belli ki, fayda etmiyor. O zaman bütün Türkiye'nin karşı çıkması gerek. Bu ülke bizim. Ve katledilmesine izin vermeyeceğiz. Bu cinayeti işleyenler bizi yönetemez, diyorum, Yasemin'ce...
Paylaş