Paylaş
Anadol kamyonetlere denk geliyoruz.
Kamyonetin arkasında gözü bağlı ya da başı torbalanmış bir dana.
Eksi dört derecede, kamyonetin arkasında dengesini korumaya çalışarak götürülüyor "salhane"ye.
Birinin gözbağı düşmüş, yanında geçerken bakıyoruz kara gözlerindeki koyu endişeye, korkuya.
Anlamak mümkün o ifadeyi ama anlatmak imkansız.
Gittiği salhane yani kesim yeri ise belli değil.
Çünkü yine şehirde hemen her yer, her arka bahçe salhane.
* * *
Habercilerimiz dün gün boyu dolaşıyor Ankara'yı.
Getirdikleri fotoğraf karelerinin hemen hepsinde kan, eziyet ve başıbozukluk var.
Sincan'da kesim yerine, dozere tek ayağından asılarak getiriliyor danalar.
Evet yanlış okumadınız.
Tek ayağından, başaşağı.
Kurban kesimi değil ceza gibi.
Çocukların gözü önünde kesiyorlar danayı.
Hiç mi birisi müdahale etmez.
"Nedir bu, niye, nasıl böyle yapıyorsunuz?" demez.
* * *
Muhabirimiz Deniz Gürel'in yanına yanaşıyor bir çocuk.
"Günlerdir besliyordum, arkadaşım olmuştu sonra kestiler koyunumu, çök üzülüyorum" diyor.
Yıllar öncesinden Çetin Altan'ın bir yazısı geliyor aklıma.
Sünnetinde bir kuzu da armağan ediliyor Altan'a.
Adını Uslu koyuyor kuzunun.
Gözümde beliriyor çocuk Çetin Altan ile kuzusunun fotoğrafı.
O önde, başını, kara burnunu okşadığı kuzusu uslu uslu peşinde, dolaşıyorlar mutlu mutlu.
Altan yazısında "dostum" diye bahsediyor kuzusundan.
Ve kurban bayramında Uslu ile iki yavru koçunun kesildiğini öğreniyor.
Belki 70 yıl geçmiş aradan, "bugün bile o günü hatırlamaktan hiç hoşlanmadığını" yazıyor.
Boğazında bir düğüm, her Kurban Bayramı sabahında.
* * *
Belleğimde bir süt danasının, bir an korkuyla bize bakışı.
Ve Adorno'nun başucuma değil "başımüstüne" yerleştirdiğim o sözü:
"Yanlış hayat, doğru yaşanmaz..."
Paylaş