Paylaş
Çünkü nedeninden öte sonuçları da cürmünü farklılaştırıyor.
Hemen her dilde yalanın seviyelerinin farklı sözcüklerle , argonun muzır zenginliğiyle bir güzel tanımlanması da bu yüzden.
* * *
Amerikan argosunun, küfürden “el insaf kardeşim, bu kadar uydurma” mealine kadar uzanan ağız dolusu “bullshit”i mesela...
Türkçe’de “dil” olarak tam muadili olmasa da, “his” olarak fersah fersah karşılığı olduğu kesin.
Mavalı, martavalı, palavrayı, “yuh artık”ı kolayca kapsama alanına aldığı da ortada.
Kapsama alanı deyince, GSM firmalarından birisinin 7-8 yıl önce TV’de yeni bir “hizmet servisi”yle ilgili reklamı geliyor aklıma...
Hizmetin adı, “Acil Çıkış Servisi”.
Bir ortamdan, bir durumdan, sıkıcı bir toplantıdan, yemekten kurtulmak, bir yerden kalkmak istiyorsunuz.
Mümkün olduğunca açık, bir nebze dürüst olmak işinize gelmiyor, yahut bünyenize uymuyor.
Size bir bahane, bir “fırsat”, şöyle beyazından bir yalan gerek.
* * *
Reklamda belirtilen 4 haneli numarayı arıyor ya da SMS atıyorsunuz.
Bir dakika sonra sizi arıyorlar ve ahizeden anonsun kuyruklusu duyuluyor, üzerinize afiyet:
“Sevgili abonemiz,
Sizi içinde bulunduğunuz sıkıcı durumdan kurtarmak için geri arıyoruz.
Konuşuyormuş gibi yapın ki anlamasınlar. Oradan hemen kurtulmak istiyorsanız bu fırsatı iyi değerlendirin. Hoşçakalın.”
* * *
Firmanın o yıllardaki web sayfasındaki “hizmet”le ilgili duyuru da yeterince teşvik edici:
“Sıkıcı bir randevuda sıkışıp kaldıysanız ya da aile büyükleri ile yediğiniz yemek bitmek bilmiyorsa, artık nasıl kurtulucam diye düşünmenize gerek yok. (Evet web sayfalarında aynen kurtulacam diye yazılmış, kurtulacağım diye değil. Böyle bir durumda, samimi, enseye tokat bir SMS dili de gerek elbet)
Acil Çıkış Servisi ile sizi istediğiniz zaman, istediğiniz ortamdan kurtarıyoruz.”
Helal!
* * *
Kısaca “Bana müsaade, kalkmam lazım” diyemiyoruz.
Ya da açıkça, masum masum “Biraz bunaldım, sonra görüşürüz” filan demeye de içişlerimiz hazır değil.
Hem kolayı var:
Şişi-kebabı karartmadan, “beyaz” bir yalanın ardına saklanmak.
Bu yeni “hizmet”le topu da koca firmaya atıyorsunuz zaten:
“Ben başkasının yalancısıyım…”
* * *
Yalanın altyapısı teknolojik olarak bir güzel döşeniyor, anında.
Telefonla aranıyorsunuz.
Size dinletilen telefon kaydı ile konuşur gibi yapıyorsunuz:
“Deme ya, yapma ya... Tamam, hemen geliyorum...”
Ardından size soran gözlerle bakan arkadaşlarınıza, meslektaşlarınıza dönüyorsunuz:
“Hemen kalkmalıyım, büyük dayım kalp krizi geçirmiş.”
Kelimenin tam anlamıyla, yalanım cebimde meselesi yani.
Özdemir Asaf’ın kulağa küpe “Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler” dizesini hatırlatarak, “beyaz yalan” meselesine yarın devam edeceğim.
Paylaş