Bir çok insanda “daha önce” varolmayan ya da algının dağınık sisinde kaybolan bir tutumu, davranışı, hatta artık refleksi harekete geçiren bir milat 19 Ocak. Vicdanı; bir çok insanın unuttuğu, ama hatırladığında “insan” olduğunun yeniden farkına varıp belki umutlandığı adalet duygusunu, kuytusundan kaldırıp uyandıran bir milat. Bir çok insana, hatta bir çok aydına, Türkiye’de “azınlık(ta) olma hali”ni ve o halin yarattığı “güvercin tedirginliğini” bir anda ve ilk kez hatırlattı 19 Ocak. Çevresi, bir toplum içinde “öteki olma hali”nin görünür/görünmez her türlü etiketi, küçümsemesi, baskısı ile kuşatılmış bir insanı görünce anladık bunu. Görünce değil aslında, o insan ölünce, onun arkasından vurulmuş yatan, hafızalarda hala o yerde, yüzükoyun uzanan cansız bedeniyle anladık. Yazıktır ki, anlamamızın bedeli çok yüksek oldu. * * * Balık hafızası bile denilemeyecek derinlikte, hızla gündemden, bellekten, zihinlerden düşerken bir sürü olay, her gelen gün bir çok insana hep aynı günün sıradanlığını yaşatırken... Dün Hrant Dink için inatla adalet isteyen on binler yine sokaktaydı. Beş yıl geçti, her geçen yıl daha da büyüdü, sessiz çığlıkları. Büyüyecek de, o çığlığın kopup geldiği vicdan tatmin olana dek... Çünkü, bellidir artık, “Bu dava böyle bitmez”... “Örgüt bağlantısı yok” kararını veren mahkemenin başkanının o tarihe, varolan “hukuk”a kayıt düşen cümlesiyle de bellidir: “Benim de içim rahat değil, biz de tatmin olmadık. Bizce de basit bir cinayet değil...” * * * Beş yılda bu noktaya, Hrant Dink’in öldürülmesinin hemen ardından o mahut kapatma demeçleriyle geldik. Dink’in bedeni soğumadan İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın yaptığı “Siyasi boyut ve örgüt bağlantısı yoktur. Milliyetçi hislerle yapılmış” açıklamaları, delillendirme, soruşturma sürecindeki karartmaları aştık da geldik. Kenan Evren bile o dönem kalkıp, darbecilerin ardan/izandan uzak “derin” tecrübesiyle “Bu olay katili görevlendiren o arkadaşlarının işi değil. Arkasında daha büyük şeyler var, örgüt işi...” diyerek, dilini tutamıyorsa... Çoktan bellidir... On binlerce insanın dün Taksim’de başlayan, Dink’in öldürüldüğü yere adım adım, saatler süren yürüyüşünden, beş yıldır kanayan vicdanından bellidir. * * * İlk kez toplumsal sınavdan geçen “vicdan”, bu ülkede de hayatın çarpanlarından biri olacaktır artık. Yazıktır ki, çok daha aydınlık, çok daha insani yollardan ulaşılabilecek bu nokta, Hrant Dink’in hayatına maloldu. O bedeli bile bile hayatıyla ödedi. Topluma düşen ise o ölümün toplumsal vicdanda, yüreklerde, çözülememiş kara bir nokta olarak kalmamasıdır.