Paylaş
“ANKARA,
Ey iyi kalpli üvey ana!
Bu şehri bu kadar yalın anlatan başka bir şey olamaz sanırım. Sorumluluklarını bilen, asla kötü davranmayan ama sonuçta bir üvey ana olan Ankara.
Bu şehirde insanlar bekler. Taşı çatlatacak bir sabırla bir şeyleri beklerler, kimbilir bekledikleri hayattır. Belki denizi görselerdi beklemezlerdi.
Denizi su sanırlar.
Suyu görmek için göllerin kıyısına gidersiniz ama su ufka uzanmaz. Bir suyu deniz yapan ufuk yoktur Ankara’nın göllerinde. Oysa ne önemlidir suyun hiç bitmemesi ve uysal bir sevgili gibi gökyüzüyle birleşmesi.
O vaatkar ufuk çizgisi, o nasıl güzeldir. Her zaman ötelerde bir şey olduğunu fısıldayan o şehvetli çizgi.
İnsanlar Ankara’da beklerler, kimbilir bekledikleri hayattır.”
***
Cemal Süreya’yı hatırladım, EXPO da Ankara’dan gidince... (Gerçi hiç gelmemişti ama vardı sanki biraz umut)
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Ankara’nın fuarlar konusunda geride kaldığını ve fuarcılıkta çok iyi bir yerde olmadığını söyleyince, biz de birinci sayfamıza almıştık o sözlerini bir umut.
“Madem öyle destek verin EXPO’yu alalım” başlığıyla...
***
AK Parti’nin seçim bildirgesinde EXPO 2020 Türkiye adaylığı için İzmir’in ismi öne çıkınca burulmuştuk. Ama bu konudaki sorular üzerine Başkan Gökçek’in “EXPO’yu seçimden sonra konuşalım” demesiyle yine bir umutlanmıştık.
Hani seçimdi, vaatti, seçimden sonra değişebilir(di) gibilerinden...
***
Ama sonuçta EXPO’yu da yitirdi Başkent.
Çok şey denir, söylenir de... Yine Süreya’ya bırakalım son sözü.
“Biliyor musun başkentim nedense
Birbirimizden çekiniyoruz ikimiz de,
Sen yaslarına hiç yaslanmaz oldun
Ben acılarıma yeterince...”
Söz tıkanınca, bazen şiir açar gönül kapısını.
Açar da, “iyi kalpli üvey ana”nın, artık iyice “üvey evlat” olduğunu söyleyelim, bitsin bu yazı.
Paylaş