UTANÇ ve insanda yarattığı “ar duygusu”, bazen toplumların tarihine, “özgeçmişi”ne siner.
Acı verir, insanın başını önüne eğdirir, her hatırladığında, arına dokunan her hatırada... O nedenle Almanya Başbakanı Willy Brandt, Nazilerin katlettiği Polonyalıların anısına yapılan anıtın önünde diz çöker, katliamdan çeyrek asır sonra. Öyle özür diler, o “utanç anıtı”nın karşısında dizlerinin bağı çözülmüşcesine... Ve ardından Nobel Barış Ödülü verilir, “toplumsal ar duygusu”nu o ülkenin başbakanı nezdinde diz çökerek ifade eden Brandt’a... * * * Devrimci 78’liler Federasyonu, Çankaya Belediyesi ve Ankara Sanat Tiyatrosu’nun (AST) katkılarıyla Çağdaş Sanatlar Mer-kezi’nde “12 Eylül Utanç Müzesi”ni açtı. Müzede, darbecilerin işkence aletleri de sergilenecek. Eğer engel çıkartılmaz da alabilirlerse, 12 Mart darbesinde Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan’ın idam edildiği darağacı da... (Başını önüne eğmiş, nerede duruyorsa darağacı şimdi) “Utanç Müzesi”ni gezeceklere, daha önce yazdığım katmerli zalimliği hatırlatmak boynumun borcu. İnfazları izleyen Avukat Halit Çelenk’in açıkladığı zalimliği... Yusuf Aslan’a Gezmiş’in idamını izletmişler! Ardından Aslan’ın idamını Hüseyin İnan’a... Zalimliğin bir boyutu, gencecik arkadaşlara birbirlerinin idamını izlettirmek. Katmerlisi, az sonra sehpaya çıkacak 23 yaşında iki insana, nasıl öleceklerini göstermek... * * * Hala tartışılıyor; Madımak, Diyarbakır Cezaevi müze olsun mu, olmasın mı... Faulkner’in bir sözü belleğimde: “Acı çekmek, kederlenmek bile hiçlikten, yaşamamaktan iyidir. Yaşamamaktan kötü sadece bir tek şey vardır, o da utanç...” Müzelik olmalı, tüm uzantılarıyla artık bu duygu.