Ama epeydir evliyim, eğer “alaylı olmak” işe yarıyorsa bu mevzuda... Dışkapı Yıldırım Beyazıt Hastanesi Psikiyatri Klinik Şefi Doç. Dr. Haluk Özbay’ın “tavsiye”sini çok tartışmalı buldum. Özbay evliliği “usta-çırak” ilişkisine benzetiyor: “Neyi ne zaman yapacağını usta söyler. Ustanın kim olacağını da toplumsal yapı düzenler. Her iki taraf için de kayınvalidenin ya da kayınpederin ustalık yapacağını bilmemiz lazım”.
Özbay’ın satırlarını ve satır aralarını okurken, Nietzsche’nin “evlilik ve ustalık” nasihatleri geliyor aklıma: “Gençsin ve çocuk sahibi olmak, evlenmek istiyorsun. Ben de soruyorum sana: Bir çocuk istemeye layık bir insan mısın? Muzaffer misin, duygularına hükmeden misin? Sürdürmekle kalmamalısın neslini, yükseltmelisin de!” Üniversitede okurken evlendiğimde, neslimi sürdürmek, zaferlerimi evlilikle taçlandırmak filan geçmiyordu aklımdan. Aşık oldum, evlendim. O kadar basit. “Evlilikte usta, aşkta çırak” olanları da çok gördüm hayatımda. (Kayınvalideler-kayınpederler bu hususta içtihat olabilir belki, ne yazık) Tersini de gördüm.
Erken evlendim. Özbay’ın belirleyici/düzenleyici yaptığı “toplumsal yapı”dan kaynaklanan lüzumsuz tabular nedeniyle... Ve onları, maalesef onların kurallarıyla aşmak için. O “yapı”ya kapımı kapatıp, bir oda-bir salon kendi “yapı”mızda yaşamak için... Kimdi usta, kimdi çırak pek örnek gelmiyor aklıma ama. Menemeni ben iyi yapardım, karım pilavda çok usta...
Kayınvalide-kayınpederlerin evlilikte ustalığına gelince... Hepsi iyi insanlardı bizim örnekte, ölene kadar birlikte yaşadılar, yaşıyorlar. O kuşak öyle, çoğu örnekte... Ama gizledikleri, gerçek bir aşk hasreti ya da imkanı var mıydı. İşte asıl mesele. Birlikte bir ömür geçirdi çoğu. Evlilik bir “ömrü” birlikte tüketmek midir? Birlikte “hayat”ı yaşamak mı...
“Evlilikte neyi, ne zaman yapacağını usta söyler” diyor, Özcan. Acaba “Bize ne yapacağımızı kimse söylemesin” diyerek, üç kuruş maaşla kaç insan giriyor, açılır-kapanır kanapede gerdeğe?
Son olarak, evlilikte ustalığı toplumsal yapının düzenleyeceğini söylüyorsunuz ya... Dede-baba-aile büyüğü talimatıyla “düzenlenen” töre cinayetleri, namus terörü, “domdom kurşunları” geliyor aklıma: “Kirvem (ustam), hallarımı aynı böyle yaz /Rivayet sanılır belki Gül memeler değil /Domdom kurşunu, paramparça ağzımdaki...” Usta, sahi ne diyorsunuz bu hususta?