Paylaş
Soma’da birdenbire kalıyorlar toprağın altında...
O sade, süssüz “ölü törenlerimiz” nedeniyle biliriz, hissederiz biraz “toprağa verme”yi...
Genç ömürlü soy arkadaşım, aramızdan ayrılanlarla en somut vedalaşma (bir nevi kabullenme, tevekkül) halinin, onu üzerine toprak atıp geride bıraktığımız “an” gerçekleştiğini savunurdu.
O amansız hastalığa yakalandığında, “Ürkeyim mi?” diye sormuştu bana, bir gece sabaha ererken:
“Ürkme Reha” diyebilmiştim, Burgazada’nın toprağı üstünü örttüğünde bile, onunla asla vedalaşamayacağımı bile bile...
Tevekkül için, inanç bile yetmez bazen.
* * *
Ama ya Soma?
Tüm ölüm tasavvurlarını değiştiren bir travma...
Toprağa “verilen” 301 insan; ama bildiğimiz, tevekkülle karşılayabileceğimiz “toprağa vermek” manasında değil.
Her madenci evinde, zihnin kıyısında hep beklenen ama savuşturulmaya çalışılan koyu bir endişe, korku da olsa...
Olası bir mezara kazma-kürek girmek, bir sızıntıda, patlamada, yangında o toprağın altında kalacağını bilmek, başa gelmeden tahayyül edilemez.
Metin Altıok’un dizelerindeki gibi, tarifsiz yürek acısına misal olur anca:
“Bağırsam neye yarar, nasılsa duymazlar.
Ben bir kömür ocağının onulmaz göçüğüyüm; içimde cesetler ve daha ölmemişler var.”
“Travma”nın ne menem bir şey olduğunu, erken gördü ama geç algıladı bizim nesil.
Ankara Bahçelievler’de Türkiye İşçi Partili yedi genç elbise askısıyla, olmadı havluyla boğulup, şakaklarından kurşunlandığında, öldürüldükleri eve gidip gelen Beytepe’den bir arkadaşımızı kuşatmıştı mesela.
Aniden sürekli kekelemeye, sonra tümüyle susmaya, o koyu kapanmaya çöktü de, bunu ağır bir hezeyan, geçici bir sarsıntı sanmıştık.
Sonra, işkence görenlerin dipsiz bakışlarında karşılaştık travmayla...
* * *
Erken gördük, geç algıladık.
Yemeden-içmeden kesilmeyi aşkın eh-hali, aile içi şiddeti otoritenin ev-hali, kavgayı-dövüşü-dayağı delikanlının er-hali, işkenceyi, darbeleri, infazları sıradan faşizmin o-hali belledik de sanki...
Dönebildiyse öyle döndü belki bir kuşak toplu-travmanın kıyısından.
Yarın, gençliğimizin, “mahalle”nin biraz “genişlik hali” ile devam etmek istiyorum.
Paylaş