Toplumsal suç ortaklığı

KADINA yönelik şiddet haberlerini yayınladığımızda, ürkek ama ağır iletiler gelir e-posta kutularımıza...

Hepsi bizzat yaşanmış “aile içi şiddet”ten geriye kalmış, öfkeden çok neredeyse utangaç satırlardır.
Telaşla, hızla yazılmıştır sanki.
İsim bulunmaz pek, sadece semt yazar.
Utanırlar, normal bir aklın alamayacağı şiddeti anlatırken.
“Evrak-ı metruke”dir, hepsi...

Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) verilerine bakıyorum yeniden.
Beş yıl önce gazetelerde yayınlanan aile içi şiddet haberlerinin oranı bugün beş katına ulaşmış. Bu çok önemli.
Sadece şiddetin arttığını değil, aynı zamanda artık “şiddetin anlatıldığı”nı da ortaya koyuyor.
Yani kol kırılıp yen içinde kalmıyor.

Medyada “kadın” ve “şiddet”, sürekli yanyana gelen sözcükler.
Ancak ekranlara yansıyan şiddetin önemli bir bölümü magazinel.
Ve ekrana, basına yansıyanlar, hala buzdağının görünen ucu.
O yıkılası “görenekler/gelenekler” örtüyor üzerini. Ve “toplumsal bir suç ortaklığı” sürüyor, kadına yönelik şiddette.

Kadına yönelik şiddet, gizli kalmamalı.
Örtülmemeli üzeri. Mutlaka yetkililere yansıtılmalı. Basına da...
Bu konuda herkese görev düşüyor.
Her kentliye, sivil topluma, özellikle kadın platformlarına... Ve en başta devlete.
O “zihniyet”in teşhir edilmesi, sonra kökleriyle birlikte mahkum edilmesi gerekli.
Çünkü gazetelerde okuduğumuz “reality” olaylar, erkek egemen otoritenin, tahakkümün, giderek “zorbalığın”, sınırsız şiddetinin hikayesi, hükümranlığıdır.
Ve kadına kalkan eller hala havadadır.
Yazarın Tüm Yazıları