“HATAYI başkalarının üzerine atma çabası”, sanırım her toplumda görülen bir karakter aşınmasıdır da...
Bizde örneği daha çok gibi gelir bana. Belki hemen her gün TV ekranlarında gördüğümüz için. Bir çok etkili/yetkili ya topu başkasına atar. Ya da “neden bulma mekanizması” ile savunmaya çekilir. Su baskınının nedeni aşırı yağışlardır, trafik kazaları ise kendini bilmez sürücülerden... * * * Kars’ta yerel bir televizyon muhabirinin yaptığı röportajı hiç unutmam. Muhabir yaşlı bir Karslı’ya uzatıyor mikrofonunu: “Nasılsın dayı, iyi misin?” “Şükür oğul, canı taşirem, eyiyem, çoh eyiyem...” “Peki şehirden, hizmetlerden, validen, belediye başkanından memnun musun? “Nası söz! Allah devlete millete, vali bege, belediye basganimiza zeval vermesin” “Yani memnunsun?” “Devletimiz, basganimiz başımızdadır, yanimizdadir. Ben vatanıma nası serzeniş ederem? Amma benim derdim baskadir” “Söyle dayı nedir derdin?” “Doksan sene once buraya Ruslar girdi ya? Hani bu belediye binalarını, yolları, kaldırımları Ruslar yaptı ya?” “Rus işgalinde yapıldı değil mi dayı?” “He. Hiç benim devletime, milletime sözüm olur mu? Ama ben aha bu Rusların .......... Doksan sene önce bu kaldırımları, caddeleri yapıp gittiler, bir gün olsun bi kere Kars’a gidek, yollar bozuldu mu, kanallar tıkandı mı demediler...” * * * Röportaj gerçek midir, kurmaca mıdır, rivayet mi, espri mi bilmiyorum. Önemli de değil. Çünkü aktarmak istediğim bir mesel. Ya da kıssadan hisse...