Paylaş
DTCF ikinci sınıf öğrencisiydi. 19 yaşında...
Sünnet düğününe gitti, eğlenmek için.
Ama 17 yaşındaki İ.D.’nin “havaya” sıktığı silahtan çıkan kurşunlarla hayatını kaybetti.
İkisi ağır, birisi beş yaşında beş yaralı da, aynı “kutlama”ya hedef oldu.
İ.D. yaşı küçük olduğu için 8 yıl hapis cezası aldı. Belki çıkmıştır hapisten ya da çıkacaktır bugünlerde...
* * *
Düğün-maç-eğlence terörü her yıl bine yakın yakın insanın canına mal oluyor.
Bireysel silahlanma ise, tüm karşı kampanyalara karşı artıyor.
Örneğin Nazire Dedeman.
Kurduğu Umut vakfı ile 18 yıldır silaha karşı mücadele veriyor.
Oğlu da silah kurbanı.
Silah edinmenin nedenlerini sıralıyor:
Kontrol edilemeyen ilkel güdü.
Toplumda rağbet görme isteği.
Erkeklik ve güç simgesi.
Topluma ve kendine güvensizlik.
Geri kalmış alt kültür.
Korku ve savunma güdüsü.
Yanlış eğitim.
Moda.
Suç işlemek.
* * *
Edinilen silahların bir kısmı ise “kutlama” adına çıkıyor kılıfından.
Berkowitz’in yaptığı deney, insanların masanın üstünde silahı gördükleri andan itibaren olağan durumlarından daha saldırgan olduğunu kanıtlıyor.
Sadece görmekle bile...
Silah atımı törenlerinde de bu saldırgan güdü var.
Namus cinayetlerinin de daha çok “silah atılan toplumlarda” görüldüğünü belgeliyor araştırmalar.
Kadınlar ve çocuklar, erkeklerin edindiği silahların gölgesinde yaşıyor.
Düğün, maç terörü kurbanlarına bakın. Büyük çoğunluğu kadın ve çocuk.
* * *
Erkek çocuğa oyuncak silah armağan edilir.
Ardından “cinsiyetçi-erkek(lik)” egemen bir şölenle, sünnete gelir sıra.
Ve “erkekliğe adım atılır”...
Ardından atılır silahlar.
Bir düşünün. Kabile manzaraları değil mi bunlar?
Paylaş