TÜRK Ticaret Kanunu’ndaki düzenlemelerle, kamyonların, araçların arkasındaki “tampon yazıları” da kaldırılıyor.
Hemen söyleyeyim, bu “abuk müdahale”ye, asla katılmıyorum. Öncelikle kamyon, TIR, “uzun yol sürücüleri”nin sadece aracı değil, “ev”idir de. “Yatağı” hemen direksiyonun ardındaki bölmededir... GGG Ve yalnızdır; direksiyonda tek başına! Gün boyu, gece boyu... Bazen bir hafta, bazen bir ay. Uzun yol sürücüsünün yalnızlığını, bana en iyi Edip Cansever’in o hazin dizesi anlatır: “Bir kişi bile değilim yalnızlıktan.” * * * Halini, hasretini, bazen öfkesini kamyonun arkasına yazdığı iki-üç kelimeyle anlatır: “Bir sana, bir de sabah uykusuna hasretim...” Bir insan herhangi bir yolla kendini, hissiyatını tek bir cümleyle anlatmak, ötesi paylaşmak istiyorsa... “Gözlerin güzel, ama bakmasını bilmiyorsun” diyorsa sevgilisine. “Bu dünyada iki kör tanıdım: Biri beni görmeyen sen, ikincisi ise senden başkasını görmeyen ben” diyerek, sevdasını ya da aşka sevdasını uluorta döküyorsa yollara. “Nescafe’nin bile üçü bir arada ben yapayalnızım” diye muzırca yakınıyorsa bazen... Ve bana okutuyorsa, “kendini”. Ne zararı var? Bana yolda seçtiği sözcükleriyle selam yolluyorsa... Ne güzel, sana da merhaba! * * * O yazılar sadece, gecesi gündüzüyle upuzun yollarda direksiyon sallayan insanların dışavuran halleri değil benim için. Kültürel bir renklilik, bir tür aforizma, kamyon arkası grafittisi, hatta “uzun yol folklorü”dür. Ellemeyin, susturmayın onların sözcüklerini...