RENKLERİ beş yıldır atıl durarak solan Gökkuşağı projesi, 27 Ağustos 2006’da Serdar Ortaç konseriyle açıldı.
Belki de Ortaç o yılın gözde şarkısı “Sor”u da söyledi konserinde: “Herkesi zalim, kendini alim hissetmen normal...” Başta Mimarlar Odası olmak üzere bir çok kurum ve kuruluş proje tasarımının ve yer seçiminin yanlış olduğunu söyledi, “Yapmayın” dedi ama nafile... Başkan Melih Gökçek, “hayalimdeki proje” dediği Gökkuşağı açılışını havai fişeklerle tüm şehre duyurdu.
Gökkuşağı Rekreasyon Alanı 3 milyon 627 bin liraya mal oldu. Ardından o görkemli açılışla müşteri beklemeye başlayan 24 işyeri kısa sürede teker teker kapandı.
Bir süre sonra o alana dikilen ithal ağaçlar kurudu. Kimi ağaçların Ankara iklimine uyum sağlayamadığını savundu... Kimi kuyulardan çekilen suyla yapılan “vahşi sulama”nın ağaçları kuruttuğunu iddia etti. Kapanan işyerleri, kuruyan ağaçları, trafiğin tozu-toprağıyla terk edilmiş Red Kit kasabasına döndü Gökkuşağı... Protesto yürüyüşlerinin, gösterilerin adresi oldu, soru önergeleri verildi.
Dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay, soru önergesine Gökkuşağı Projesi’nin atıl halde olmadığını, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının otopark çalışmasının bitmesinin ardından tekrar değerlendirileceğini yanıtını verdi. Bölgedeki trafiği de kesinlikle engellemediğini savundu. Eh haklıydı aslında, bomboş duran yerde en ufak hayat kıpırtısı yoktu ki trafiği engellesin. Şimdi, Gökkuşağı yeni haliyle açılınca göreceğiz, engelleyecek mi engellemeyecek mi... Asıl önemlisi bakalım yaşayacak mı... 3.6 milyonluk yatırımın ardından bir gelir getirecek mi... Yoksa zararına mı sürdürecek varlığını. Ve yaşarsa, nasıl, hayatı, trafiği nasıl etkileyerek yaşayacak? Zaten bizim Gökkuşağı, renkleriyle değil, hep sorularıyla rengarenk...