19 Mayıs’tı ve AOÇ’de bir izcilik buluşması vardı. Yürüyerek gittik sokak aralarından... Bir de marş tutturduk hafiften; “Dağ başını duman almış...” Evlerin pencereleri açıldı, esnaf kapılara çıktı, bir alkış, bir kıyamet... O “ulaşım amaçlı” yürüyüş, çocuksu marş, bir anda sokak festivaline dönüştü.
Beş yıl önce Büyükşehir’in partilerin Ankara İl Başkanları’na verdiği brifingde ilk kez gündeme gelmişti. Başkan Melih Gökçek 23 Nisan, 19 Mayıs ve 29 Ekim’in.sokaklarda kutlanmasını istemişti. Hipodrum ve Stadyum’a sıkışmamasını...
Haklıydı da... Ama “dokunulmazlığı” vardı meselenin. Adı tören, uygulaması protokol, mekanı Hipodrom olunca o kutlamalara sadece törenlere katılan çocukların velileri geliyor. Manşetimizdeki haberde vurgulandığı gibi, “hazırol-rahat-rond için düzene gir” ile bayram mayram olmuyor. Aslında belki değişime etkinliğin adından başlamak gerek; tören değil, şenlik olmalı sanki... Bir tür sokak festivali.... Her semtte, her mahallede, her sokakta... Okulların bahçeleri, öğrencilerin ürünlerinin de satıldığı panayır yeri gibi olsa. Sokak başlarında okul müzisyenleri, bandoları müzik yapsa... Semt pazarında folklor, dans... Bir köşede doğayı korumaya yönelik kampanyalar. Başka bir köşede izciler vatandaşa düğüm atmayı öğretiyor. Gemici düğümlerini... Yani bayramlar sokağa çıksa, festival olsa... Daha “manalı” olmaz mı?
Ama elbette ve öncelikle, değişen dünya ve Türkiye açısından bayramların ne anlama geldiği, ne olması gerektiği, yeniden anlatılmalı insanlara. İçinde demokrasi, özgürlük, birlikte yaşama, insan ve doğa saygısının bol geçtiği cümlelerle...