BUGÜN manşetimizde, ilk bakışta “sıradan” gözüken bir kaza var.
Bir taksi, yanlışlıkla merdivenlerden inmiş. Allahtan ön takım, rot başları, amortisör, belki cant dışında ne örselenen var. Ne yaralanan... Evet sıradan... TV’de Polat ile Memati’nin kovalamacasını izlerken, duvarı yıkıp salonun ortasına giren otomobilin sürücüsüne aynı yorgun alışkanlıkla kolonya serper, su veririz biz.
Otomobiller kaldırıma park eder. Biz asfaltta, arabaların arasında slalom yaparız. Ama apartmanımızın önüne, belediyenin yani “herkes”in yoluna park etsin bir “yabancı”, hemen kaldırırız sileceklerini. Apartmanın önünü/ardını, işyerindeki iki karış masayı, ağaçla kapanan “manzaramızı” sahiplenmeye gelince aslan kesiliriz de... Yaşadığımız kenti sahiplenmek, yaya hakları filan deyince arabaların arasında zıp zıp tavşan.
Kızılay yaya geçişine kapatılır. Atlarız, zıplarız beton bariyerlerin üstünden. Bulvarlar, otobüs durakları korsan taksi durağı olur, biz de tek gözümüzü kapar geçeriz. Okul bahçesinde park eden araçların arasında, top koşturur çocuklarımız. Tekerlek boşluğunda sobelenir, saklambaçta... Biz Cinnah’da, Atatürk Bulvarı’nda, alt geçitlerde iki karış kaldırımda “sek sek” oynarız.
Manşetimiz sıradan. Taksi sürücüsü, o merdivenleri yol sanmış, sokak sanmış, sapmış. Doğaldır, çünkü artık kaldırımı park yeri sanıp da yanaşmıyor sürücüler. Kaldırımlar artık zaten “park yeri”... Kaldırıma park etmeyi engellemek için yerleştirilen “babaları” taşınabilir-kaldırılabilir yaptı, otomobil öncelikli bu zihniyet. Ötesi mesela Bahçelievler 7. Cadde’de, Tunalı’da filan sıralanırsan yol boyu. Bir de belediye park ücreti alıyor, iyi mi!
Yaya geçidinde yeşil yandığında geçmeye teşebbüs eden kentliye, “Dur, ezerim” nidasıyla klakson çalıyor çoğu sürücü. Önündeki otomobil karşıdan karşıya geçen bir yaşlıya yol verse, ona da “dat dat”... Ve bir milyona yaklaşıyor, Ankara’daki otomobil sayısı. “Her yerde, her zaman” karşımızda bir otomobil... Ama bir orası kalmıştı otomobillerin giremediği. Merdivenler... İşte bu traji-komik kentte, sıradanlığı, farkındalığa dönüştürme hayali, aslında bizim -ironik- manşet.