Sıradan dedikoduları özledim

BİR dönem manşetlerden inmeyen, dedikodularımıza bile çekidüzen getiren “Telefonumuz dinleniyor” meselesine de alıştık.

Haberin Devamı

Oysa bir zamanlar telefonda mavra yapmaktan, mecazdan-metafordan bile korkar hale gelmiştik:

“Sus lan polis dinliyor...”

Dinleme olayını eğrisiyle doğrusuyla anlamaya da çalıştık tabi.

Teknik takipler, ortam dinlemeler, böcekler, sinyal boğucular- jammerlar, şifre kelimeler doldu merak dağarcığımıza...

Sonra şehir efsanelerine geldi sıra.

Cızırtılardan, yankılardan, tuşladığımız sihirli kodlardan, çevireceğimiz numaranın başına koyduğuğumuz rakamlardan, hatta kullanmadığımız zamanlarda telefonumuzun sıcaklığından dinlenip dinlenmediğimizi saptadık!

Sürekli yayılan, kulaktan kulağa (hatta telekulağa) fısıldanan bu halet-i ruhiyeyi anlamak kolaydı.

Ses kayıtlarından, binbir çeşit dinleme tapelerinden geçilmiyordu ortalık.

Gündemdeydi, hayatımızdaydı her gün.

Haberin Devamı

Sıradan dedikoduları özledim

Dinlemenin, ses kaydının “anahtar kelimeler”e göre yapıldığını öğrendik, sonra.

Dinlemeyi yapanlar bir “kelime seti” oluşturuyordu. Misal, bomba, patlama, silah vs...

Bu kelimelerin içinde geçtiği telefon konuşmaları, dinleme ağına takılıyor, kayda giriyordu.

“Bomba gibi haber” nitelemesi gazetecilik literatüründen kalktıysa, ondandır belki.

* * *

Gündem sürekli “Eyvah dinleniyoruz” olunca, böyleydi halimiz.

Sonra gündem değişti, biz de değiştik.

İlgi odağımıza başka felaketler yerleşti, yerleştirildi.

* * *

Telefon dinlemede nasıl dikkat edilen “anahtar kelimeler”, belirlenen “kelime setleri” varsa...

Galiba bizim hayatımızda, radarımızda, refleksimizde de var.

Son günlerde kulağıma (dinleme ağıma) sürekli benzer konuşmalar takılıyor mesela:

“Sakın şu saatlerde, oralara-buralara gitme, bomba patlayacakmış...”

Gündem değişince, etrafa kulak kabartma setlerimiz de değişti çünkü.

* * *

Terör ve can güvenliğinin herşeyin önüne geçtiği koşullar nedeniyle, günlük konuşmalara böyle kaygıların, korkuların yığılması doğal elbette.

Beynimize-kulağımıza, “bomba, patlama, AVM, otobüs-metro” gibi anahtar kelimeler yerleştiği/yerleştirildiği için de, eskiden odaklanmadığımız diyaloglara daha çok, daha dikkatle kulak kabartıyoruz.

Haberin Devamı

Ve kayda aldığımız o diyaloğu, kendi üslubumuzca yayıyoruz:

“Kaynımın yakın arkadaşına, onun emniyetteki akrabasının oğlu söylemiş. Yarın sabah orada bomba patlayacakmış...”

* * *

Güne felaket, saldırı, patlama haberleriyle başlanan alacakaranlıkta, korkmak, kaygı duymak normal.

Herşeyden medet ummak, öyle ya da böyle kulağına çalınan bir tehdidi çevreye iletmek, kendince yakınlarını uyarmaya çalışmak da anlaşılır bir şey.

Fakat aklıselimden uzak bir salgına dönüşen bu iletişim, önceki yazımda değinmeye çalıştığım terörün amaçlarına, hedefine paralel giden bir durum.

Böylesi asılsız, hatta uçuk söylentiler, zararsız görünen konu-komşu muhabetleri, terörün hedeflediği kaos, güvensizlik, hayatı kesintiye uğratma başta olmak üzere bir dolu amacına hizmet ediyor.

Haberin Devamı

Tuzu da, siyasette sürekli dozunu arttıran gerilimle, yüksek tansiyonla geliyor.

* * *

Lüzumsuz, aşırı merakı ayıp bulan nesildenim.

Lâkin, “Komşunun komşuyu, meslektaşın meslektaşı, akrabanın akrabayı, çalışanın iş arkadaşını-patronu hedef alan heveskar fısıltılarını, hatta gelin-kaynana, karı-koca dedikodularını özledim” dersem, yanlış anlamayın.

Madem komplosuz, dedikodusuz duramıyoruz, bari etkisi, bedeli cürmünce olsun.

 

Yazarın Tüm Yazıları