Paylaş
Nazım Hikmet’in heykelinin yıkılması/yıkılmaması, şairinin isminin bir caddeye verilmesi/verilmemesi, metroda önceliğin her seçimde oraya/buraya verilmesi, demir kafesin, Akay Kavşağı’nın yapılıp/yapılmaması ötesi yıkılıp/yıkılmaması, hatta “göçük” meselesinin başkanın, bakanın, firmanın sorumluluğunda olup-olmaması...
Gökkuşağı, Gölbaşı Samanyolu Evleri, AOÇ’ye Başbakanlık binası...
Koca başkentin, tek bir meydanının kalmaması, Tandoğan Meydanı’ndan kentin tarihiyle yaşıt Su Perileri Heykeli’nin kaldırılıp yerine çaydanlık dikilmesi...
Daha sayarım/sayarız da, malumun ilamı için fazla söze gerek yok.
* * *
Bunların tümü, Ankara’da 18 yıldır süren bir “siper savaşı” gibi geliyor bana...
Siper savaşı, Birinci Dünya Savaşı’nın tarihe kanla yazdığı bir kavram. (Ki, Çanakkale Savaşı’ndan iyi biliriz)
İki karşıt güç siperlerine üslenir, biri öne atılır, diğeri çekilir, binlerce insan bir ileri-bir geri hayatını kaybeder siperlerde...
İmkan varsa topa tutulur karşı siperdekiler...
* * *
Bu arada siperdekilerin hedefi, menzili, amacı, stratejisi durmadan değişir.
Bazen “karşı taraf”ın sancağı (amblemi) olur topçunun hedefi, bazen tepesi (sokağı)...
Bazen “alkole kırmızı bölge” gibilerinden topyekün çıkarsın siperden, olmadı çekilir, belediye tesislerinde, orada/burada yasaklar, One Love Festival’den Efes’in ismini çıkarırsın.
* * *
Araya dikenli teller (engeller) de çekilir, karşı tarafı caydırmak ya da yavaşlatmak için.
Bakarsın, Yenimahalle Belediyesi siperden kafasını çıkarıp meydansız başkente meydan yapacak... Sen de atağa geçer, o tepeyi lunapark yapmak için mücadele eder, izin vermezsin.
Çankaya Belediyesi hizmet binası ve meydan yapmak ister kendi mülkünü, bu kez de yok orası “Sadece meydan olacak” diye sallarsın salvonu...
Siper savaşında Kızılay’daki gökdelen bir otel olur, bir AVM, bir otopark.
Planlamayla değil, siperde biçimlenir herşey ve orada daralır muhayyilen.
“Savaş” kilitlenir, uzar gider siperlerde...
Ve -varsa- kazananı, zaferi siperdeki bir ileri-bir geri belirlemez.
Boşa geçen zaman, yazıklanılan, kaybedilen “can”dır, fırsattır, imkandır... Siperde kalan.
Paylaş